21 Kasım 2011 Pazartesi

Kokusunu Bilmediğim Yabancıya 3




"Çöz diyorsun bana
Çözülmez kördüğüm bilmeceleri
Bir ümit ışığı yanar diye çektiriyorsun
Bana reva gördügün tüm işkenceleri"


       Kokusunu bilmediğim yabancı sormuştum sana “Yaşamadıkların var mı, keşkelerin var mı, pişmanlıkların neler diye?” Aslında sana sorarken öyle “Yayamaz yayamaz” ben kendime bile söyleyemediklerimi açıklıyordum sana. “Yaşadığım hiç bir şeye pişman değilim öfkem yapamadıklarıma...” Senle çıktığımız bu yolculukta sen hep kaçakları oynadın. belki hayatını sırlarını en çok benle paylaştın, bana açtın kalbini, sana zor gelse de kırk odandan bir kapıyı aralamak, içine birini koymak. Sevdiğine diyemediklerini bana demedin mi? Yüreğime soruyorum seni kimsin benim için? Öyle öğretmiştin bana, kimsem senin için yüreğine sor demiştin.... Yüreğimin sesini dinlediğim an kapatıyorum kulaklarımı. Sürekli içimden tekrarlıyorum. Çok korkan bir çocuğun kendini avutmak için sürekli korkmuyorum demesi gibi yüreğimin sesini duymak yerine bastırıyorum seslice söylüyorum içimden “Dosttan öte, sevgiliden az, Dosttan öte, sevgiliden az” diye. Ya bir gün seni seversem diyorum içimden. Dedim ya ben sevmeyi bilmem sevdiğimi sandığım gün kaybederim. Sen hep Beyaz adam kalmalısın. Sevgi vermeliyim sana Ateş Suyu niyetine. Özgür bir tüy gibi olmalıyım gözünde. O bakışını yakalamalıyım. Öyle bakman için ölürken baktığın an hayatımın bir daha sanki eskisi gibi olmayacağını düşündüren bakışın. O bakış bana “Sensizde yaşarım ama seninle bir başka yaşarım” demeli.

     Kırk odalı kalbimde bir başka kapı açma zamanıdır sana. Bir akşam beni kardeş gören bir abimin telefonu ile tanışmıştım onunla. Kokusunu, hayatımda kaplayacağı yeri bilmeden. Biliyor musun onun bakışında da utanırdım senin bana bakmana benzerdi. Tek fark vardı. Sen alçak gönüllüydün. Ben her zaman ki rahatlığımla “merhaba” demiştim. Çok da takmamıştım. Hatta dalga geçip neredeyse deli demiştim..... Bilmezdim o deliye divane olacağımı. Bilmem hakımda ne demişlerdi. Pazartesi öğlene doğru abimiz çağırmıştı yanına odasına. Gülümseyen, yüzü gülmese de gözlerinin içi gülen karşılaşabileceğim en çekici kişi bir anda kalkıp bana elini uzatmıştı. Ben o telefondaki deli nasılsınız derken.... Bir an durup kahkaha atmıştık. O gün anladım o bakışın vazgeçilmez olacağını. Yakışıklıydı, çekiciydi, yaşına göre zor gelinebilecek bir kariyer sahibi olduğunun kendisi de farkındaydı. Arkadaşlarının hepsi onu çok sevse de deli gibi de kıskanıyorlardı.
Nasıl başladık, ne kadar görüştük onunla. Aynı seni bekler gibi bekler olmuştum onu. Tüm günüm onunla doluydu. İş çıkmasa çıkarsa da çabuk bitsin diye dua eder olmuştum. Akşamlar vardı hiç yaşanmamış, yaşandıysa da unutulması hafızadan silinmesi gereken. Yanyana olmasak da her şeyin sınırsız konuşulduğu, kalpte beyinde olan her şeyin ortaya döküldüğü. Tüm her yeri gezmiştik. sohbet ederken ne kadar yol nerelere gitmiştik, aynı yollardan kaç kere geçmiştik. Aslında hep yasaktın bana, telefonda mesajda dilimde . Bir tek kalbimde beynimde ruhumda özgürdüm. Sarhoş olurdum senleyken iki orta şekerli kahve yanında sodayla. Sarhoşluğun sendendi derler ya meye gerek yok gözlerin yeter. Kafedekiler kalkalım diye gözümğzğn içine bakarken sabahın ilk ışıkları doğsun diye beklerdik. Yaktı demişti bir gün. Ateşin beni yaktı demiştin. Daha önce hiç hissetmemişti bu ateşi, uzak olmalıydı benden. Ona bağlandığımı anlamıştı o da bende.....En iyi çözüm kaçmaktı her zaman ki gibi, Kalbini kırıp paramparça edip kaçmak. Yılda bir iki defa uzaktan gördüğümde kalbimin kuş gibi atması, Uzaktan gözledim onu, hayatını, arada mektuplar yazdım. Bazen resimler paylaştım. Verdiği ile yetindim bazen bir selam, bazen bir çay veya bir kaç soğuk dakika. Onla olamazdım biliyorum. Ben nasıl küçük bir çocuksam ilgi bekleyen, beni sev benle ilgilen beni özle diyen. Oda büyük bebekti. Her dakika ilgi övülmek bekleyen. En acısı neydı biliyor musun. Onun canını yakmak. Onu kırmak kendimden sogutmak. O da seni gibi hazırdı her an depremlere. Onun fay hatları farklıydı senden, O kendi ile ilgili konularda kırılırdı.

-Bir dakika beni sevsene? Belki zamanı durdurmayı bulurum.
Sormuştun bana kimin diye.
-söylersem beni daha çok severmisin diye.
Kızmıştın “bilgiye karşılık sevgi adil değil sevgi bu kadar ucuz olmamalı”
- Kalbımı versem bu bılgıden degerlımı kırık dokukte olsa
"Saklayamam elimde kalır zarar görürsün" demiştin.
- Yuregım elındekı zaten, kırıklarım cok, zararım cok merhem ol demıyorum kı sana... Arada elıne al ısıt, bilirim sen elınde tutamazsın avucların dolu ama arada bos kalınca al. o zaman cıkar gonder desen ımkan olsa gondermez mıydım. tırnaklarını gecırıp kanatacagını. avucunun tuzu ile kavuracağını bıldıgım halde bes dakıka olsun soker elıne verırdım. sıcaklıgın yeter tenının tuzu yakar yaralarımı cam kırıkları gıbı batar bılırım ama acı senden gelecekse basımla beraber derım. sende bana benzıyorsun kacarsın. Kızarsın elın bır yurege degecekse uzatmak ıstesende uzatamazsın. Her zaman hazırsın kırılmaya fay hatlarını hareketlendirmeye, içinde patlayan volkanların yol açtığı depremlere... Ama unutma senin depremin altında kalan enkazda atsa da kırık bir kalp bıraktığını... Allaha emanet ol....




coşkun (31.01.2012)
ömre bedel bir beş dakika daha de ki
sen unut bazı şeyleri
ben de ki gidiyorum ben, ama seni seviyorum sevdiğimden gidiyorum
git derim bende sana git
beş dakika ver bana yalnız
o beş dakikada hiç sevmediğim gibi severim seni
ömrün boyu inanacağın yalanlar söylerim
hiç öpmediğim gibi öperim
elele tutuşuruz
gözyaşlarım donunca yanağında üşürsün rüzgarda
o beş dakikada, beş dakika da olsa unuttururum sana herşeyi
beş dakika biter
nazikçe ittirirsin bedenine yapışan bedenimi
havada uçuşan kokularımızı çekeriz ciğerlerimıze ağlamamak için
usulca giyeriz montlarımızı
soğuktan donan ellerimi acıtır fermuar
son kez yürürüz ellerim ellerinde
söz verdiğim gibi git derim ben sana
elin havada kalır, içim sende...

Doktor (26.12.2011)
Yorumsuz geçmek istiyordum yapamadım emeğe sayğı deyip gönül telinden düşenleri yazmak istedim.Kocaman bir yürek var sende ama, sana dar geliyor.Hayat bir tiyatro sahnesi var sen rölünü iyi oyna bilen bilir seni, sevgini, içindeki sessiz çığlıkları yolun açık olsun.

Sabahlar Uzak (04.12.2011)
Enkazda atan kırık kalp! Onun kokusunu bilmediğine emin misin? Kendini kokla, omzunu, ellerini... Onun sende senin kokun onda bence...

yabancı (24.11.2011)
ne güzel demiş söyleyen

"Çöz diyorsun bana
Çözülmez kördüğüm bilmeceleri"

ne demiştim ben; bazen bir yabancı yabancı kalmalı
düşmemeli peşine salı vermeli ki,

kokusuna destanlar döktürülsün
nefesine türküler yakılsın
hayaline hülyalar kurulsun

belkide o gizmeli yabancı değmez bunlara
belkide lanet insanın biri
ama değil mi ki yabancı varsın yalancı olsun uzaktan davulun sesi hoş gelir

büyütmemek lazım belkide boş biri

son söz
bende derim bir başka şairin dediği gibi;

"ne masallarda yaşadım ben
ne de destanlar yazdım ölümsüz
masallara destan
destanlara can verdim bedelsiz"

yazı serüveniniz uzun olsun

Deniz sol (23.11.2011)
Eyyyy yabancı kimsin?

yabancı (23.11.2011)
Güzel aşk cevrimizi
Çekemezsin demedim mi
Bu bir rıza lokmasıdır
Yiyemezsin demedim mi

Yemeyenler kalır naçar
Gözlerinden kanlar saçar
Bu bir demdir gelir geçer
Duyamazsın demedim mi

Bak şu aşkın haline
Ne gelse söyler diline
Can ü başı Hak yoluna
Koyamazsın demedim mi

Halis Ayhanlı (23.11.2011)
Yazıya mı yorum yapayım, yazıya yapılan yorumlara mı? Ben de şaşırdım kaldım dostlar! Duygusal serüvenleri olanca gerçekliğiyle yazabilmek beni zaten çok etkiler ama anlatılanları da böylesine yprumlayabilmek daha çok etkiler... Ekin hanıma teşekkür etmek istiyorum, zira o "Kırılmış Fay hatlarından" fışkıran olayları, duyguları yazıya dökmeseydi belki bu yorumlar da olmayacaktı. Patrick Süskind hatırlatmasına da Gogol Balzac arası deneme tanımlamasına da bayıldım. Sonra yabancının duygusal ve zihinsel evreninden fışkırıveren şiirler çarptı beni...
Böylesi bir söz ve yazı dünyasında yaşamak gerçekten çok gurur verici... Herkese saygılarımla efendim...

sonerden (23.11.2011)
çok güzel,gogol ve balzack arsında edebi bir gurume çıkmış ortaya.Köşe yazarı olarak görmek istiyoruz ,tebirk ediyorum.

yabancı (22.11.2011)
İnsanoğlu bir gariptir
Sırra vakıftır
Ama saklamasını bilemez taşar
Taşınca taşların hedefi olur
Hallac gibi
Halbuki bilipte taşmamak gerekir.
Bu durumu şairler yanıp yanıp tütmemek olarak
kodlamışlar

örnek çok

mesela

Aşk(Nedir)
Aşk umuda yolculuk değilmidir
Nereye varacağını bilmeden yol almak
Aşk özlem değilmidir içini yakan
Yetmeyen insana gözgözede olsan
Yaşam değilmidir aşk
Hayata sıkı sıkı sarılmak
Aldığın her nefeste bir özlem
Yüreğinde herzaman korku değilmidir aşk
Alev alev yanıp dumanın tütmemek
Geceleri çoban yıldızına bakmak
Kayan yıldızlardan fal tutmak
Samanyolunda dansetmek değilmidir aşk
Yüreğinde kocaman bir yelkenli
Yelkeni sevda değilmidir aşk
Azgın dalgalara kafa tutan deniz anası
Ahtapot kollu değilmidir aşk
Tüm yüreği saran kıskıvrak
Ela gözlü bir ceylan değilmidir aşk
Aslan olup kükrerken doğada
Bir kediye döndüren değilmidir aşk
Bir ismi dudağında dua
Sevgiliye serenat değilmidir aşk

Y.tarih.20-07-2002 Saat 20.00

Salih Özalaşan"

bir de Seyrani'den
şöyle demiş

Sahte bir cilveyle gülme yüzüme
Candan muhabbetin var değil bana
Gelip görünsen de kâhi gözüme
Derim aşkla gönlün yâr değil bana

Hatırımı hasta iken sormaya
Geldin mi şer düşüm hayra yormaya
Sevdin birdenbire geri durmaya
Sana namus ama ar değil bana

Gönülde parlarken ümmid-i vuslat
Beynimize düştü ateş-i firkat
Aşkımın şiddet-i nârına nispet
Cehennem ateşi nâr değil bana

Seyranî bülbülde olsa ötmemek
Güllerin elinden gelse bitmemek
Ateş-i aşkınla yanıp tütmemek
Elden gelse bu aşk kâr değil bana"


tüttünse bir kere
söndürmek istiyecekler
bazen viraneye dönecek hanen
seni doğru yola çekmek isteyecek
halinden anlamayan gafiller
onlara gafil diyorum
ama
aşıkında gözü kördür,
maddi alemde
ayağı takılır
eli tutmaz
ondan dolayı mecnun derler ona

o manaya açıktır
ama mana aleminde
maddi aşk
işte o zaman işler iyice karışıktır

herneyse
uzattım çok

eğer sevdiğin gerçekten değerse sevdana
yani cana "can"sa
yabancı bırakmamalı onu,
eğer biri zaten sahip çıkmışsa ona
ve imkansızsa aşklar

içten içe yanmalı
ve tütmemeli herkesin iyiliği için
bir yabancı yabancı kalmalı bazen
aşkın gözü körmüş
varsın kör ama hareketsiz kalsın
kimseye çarpıp incitmesin

çok alıntı yaptım biliyorum ancak
bazen şu şairin dediği gibi demeyi bilmek gerekir

"Geçen gün bir şiir geçti elime,
Sana yazmışım yıllar önce...

Tekrar tekrar okudum.
Anılarımı dinledim,
Sessiz...
Kalbimi yokladım,
Hissiz...

Bitmiş sevgi,
Dinmiş sancı.
O şiir de senin gibi artık bana
Yabancı.

(17.Mart.2004)


Ümit Kilislioğlu Özger"

kızınca bırakılabilen
vicdanla da bırakılabilmeli

ha bunları neden anlattım
aynı dertten muzdaribim belki

yanlış yapıyoruz...

artık sen de bana herkes gibisin diyebilmeli

Ülkü (22.11.2011)
Yaşanmışlıkları anlattığın yüreğine sağlık.

neşet KA (22.11.2011)
yer bilimcisi degilim 'fay hattı'na milletin lafının üstüne laf etmem.geçen asırdan kalma bir gönül malülüne söz düşüyor ise eger 'vay hattı'nızda döeşeli sevda tellerinizde kopmalar var gibi.

'selamın geçiyor besbelli
yeşerdi telgrafın telleri'

Niyazi Akıncıoglu

neyse sözün özü alkolle akraba edeceksin ahalinin bi kısmını.kalemini elinden almalı belli bi süre yoksa uykular haram bize.

hakan zorlu (22.11.2011)
Karanlık hayatın sır perdelerini aralamadaki ısrarınız ve samimiyetiniz ne kadar göz kamaştırıcı olsa da, sevgiliyi kaybetme ya da kaybedilmiş sevgiler yumağında kalbinize dikilen ateşten bayrakların saplanacağı noktaların çözümlemesinde duvara toslama olasılığını da sakın ola ki gözardı etmeyin...Sevgiye susamış gönül diliniz, kavruk bir Mecnun çölünde Leyla mesabesinde bir vahaya kavuşabilecekmi?..İzlerin bizleri alıp götüreceği diyarlar, belli ki bildik değil..."Koku"nun yabancı olması değil, "Yabancı"nın kokusu kaleminize mürekkep olmaya devam ettikçe, sizi izlemek boynumuzun borcu olsun..."Kalem" tadında kalın Ekin hanım...

cemal (22.11.2011)
Patrick Süskind'in Koku adlı romanının kahramanı Jean Baptiste Grenouille, kendi kokusunun olmadığını, bulunduğu yerdeki insanların ondan insan kokusu almadıklarını farkeder ve istediği parfümü üretebilen bir deha olur.
Şöyle bir kokladım kendimi ve hemen duşa koştum. Galiba bu yüzden seni anlamak zor geliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder