28 Aralık 2011 Çarşamba

Kokusunu Bilmediğim Yabancıya 5




Yadelden yanıma çağırdım seni
Gelmek istiyorsun bırakmıyorlar
Rüyada, mektupta albümde seni
Bulmak istiyorlar bırakmıyorlar 

(Abdurrahim KARAKOÇ)

      Bu sensiz geçen 7. gün. Bu kadar mı uzaktın, bu kadar mı yabancıydın bana? Bir haftadır nefesini duyurmayacak kadar. Son giderken bildin, gördün nefessiz kaldım. Bir kere sormaz mı insan yaşıyor muyum öldüm mü? Ölsem senin içinde bir acı olacak mı acaba? Benim 7 gündür canımın yandığı gibi, senin de yanacak mı canın? Kayboldum zaman kendi gerçekliğimde kalbimin doğru yönü pusulası olmadın mı? Yönümü kaybettim canımın içi. Günlerdir nefessizim. Baktım sen yani çarem ortada yok acaba doktorlar deva olur mu dedim. O anda yaşadığım en acı geçmiş çıktı önüme. günlerdir aklımı kurcalayan düşünmenin bile canımı yaktığı, gözlerimi yaşarttığı devasız günlerim. Ne zaman başlasam bu öyküme bir yerinden hiç mi gözlerim kuru kalmayacak.

     Yıllardır hep sorun olmuştu aramızda, tüm dünya ile anlaşsam da bir tek onla hep sorun yaşardım. İlk defa doktora gittiğinde kabullenmemişti. Doktor hap verir, giderim Mimozanın yanına demişti. Kendisi sağlıkçı olduğu halde kabul etmiyordu. Ablam ve eniştemle gitmişti doktora, “İlacımı yazda valizim hazır, Mimozamın yanına gideceğim” demişti hocaya. Hoca suratına bakıp “siz KANSERSINIZ tedavi göreceksiniz. Kemoterapi başlayacak 12 kür 3 haftada bir, siz bir yere gidemezsiniz” demişti. O zaman ilk tedavisinde yanında değildim. Diyarbakır belediyesi salonu dar gelince Diyarbakır sokaklarına salmıştım kendimi. Orada olamamanın pişmanlığı, üzüntüsü vardı içimde. Duymuştuk kemoterapi bulantı yapıyor diye. Bulanacak hastalanacak derken ablam hastalanmıştı. Onu bırakıp ablamla ilgilenmişti eniştem. Orada ki bayanlar demişti. Benim ilk tedavimde 5 gün midem bulandı, kaç gün kendime gelemedim diye. Hep gülmüştün. Bak bana bir şey olmadı diye. Daha sonra ki tedavilerinde sanırım 4. veya 5, tedavin idi 6 gün karanlıkta kendini bilmez yatmıştın. Diyetisyen arkadaşımı çağırmıştık eve ne yemelisin diye. Bal yiyebilirsin deyince 1 haftada bir tencere bal yiyip şekerini yükseltmiştin. Ramazanın son haftası ikinci tedaviyi almıştın. İlk başta az dökülmüştü saçın sonra hızla artınca dökülme huylanmıştın. Hemen gidip şarjlı bir süpürge aldırmıştın bana. Oda yeterli olmayınca eniştemin tıraş makinesini alıp saçlarını kazımıştık bir pazar günü babamla. Resimlerini çekmiştik. Ne güzel diyorduk saçın bile yok artık başını kapatman bile gerekmiyor, senin kelin babamın kelinden güzelmiş. Kaşların dökülünce kalemler almıştım sana her tonda her sabah kaş yapardın kendine. Altın gümüş yasaklanmıştı sana, pazardan elmas taklidi küpeler almıştım. Ara sıra tak kendini mutlu hisset diye. Bir kere ağlamıştın hıçkıra hıçkıra “BEN HASTAYIM BEN KANSERIM BEN GRIP DEGILIM” diye. Hiç kimse sana hasta gibi davranmadı. Türkiye’yi bırak dünyanın neresinde deva duyduysam aldım, getirdim veya getirttim. Hangi hap, hangi yiyecek iyi gelecek diye okumadığım yayın kalmamıştı. Sen tedavideyken gizlice konuşurdum doktorunla. Senden gizlediklerimizi hatırlatmak için. İlk ameliyata girmeden bir gün önceydi. Tüm gün fakültede koşturmuştuk. Ölçümler, çekimler, işaretleme derken saat 6 da eve gelince babamı aramıştım "Lütfen eve gelme, kapıyı açamayacak kadar yorgunuz" diye. Komşumuzu arayıp çorba istemiştik. Sanırım hiç bir yemek o limonlu mercimek çorbası kadar iyi gelmemişti bize. Sabah 6 da evden çıkacak olmanın telaşı ile saat 20 de yatmıştık ki telefon çalmıştı. Off ne kadar kızmıştım asistanın imzalatmayı unuttuğu evrak için geceleyin fakülteye gidince. Ne kadar çok şey yaşamıştık. Ne kadar çok kişi yardımcı olmuştu yanımda olmuştu. Az mı koyun sütünü bölüşmemiştik Haydar müdürümle. Kızlarla sana özel yapılan pazar marketi eve birlikte çıkarmıştık hep. Her şey bitmişti. Kurtulmuştun. Aylar sonra kontroller normaldi. Bir anda hissizlik başlamıştı. Muayene halsizlik his kaybı, iştah kaybı. 3 yıllık mücadeleyi kazanıp 42 günde elimizden kaymıştın. O gün sormuştum tam bir yıl önce benim gibi annesini kaybeden arkadaşıma “nasıl dayanıyorsun?” dıye “Acı zamanla azalıyor ama özlem artıyor” demişti. İki yıl oldu neredeyse. Özlemin ne çok büyüyor ANNEM...

    Kafamı dağıtıp dinlenip, Ankaradan dönüşte sapasağlam çıkacağım karsına hiç bir şeyim kalmadan gözündeki sevinci göreceğim. o gün hıc bırseyım yokmuş derken benden çok sevineceksin. senin sevincin benim sevincim olacak umudum bu. Korkum çok. Sana desem de birazını anlatabilsem de içimdekilerin ödüm patlıyor. Annem tedaviyi reddedince kızmıştım. Zorlamıştım. Ablam, hastaneden dönünce demişti:

-Zorlama annemi ömrü kalmadı rahat etsin” diye.
-Ama tedavi görmezse ölür dedim.
-Tedavi görünce de ölüyor demişti.

     Annemi tedavi öldürdü. Ben kurtarmak için 3 yıl uğraşsam da. Öldüğünde mezarlıkta ortalığı birbirine katmıştım" “gücüm yetmedi kurtaramadım” diye. Belki diyordum son tedavi İstanbul'da kurtaracak onu, doktorunun hayatını uzatmaz ama yasam kalitesini yükseltir dediği halde bir ümidim vardı. Helikopterle İstanbul'a götürecektik eğer doktor annemi kabul ederse, hemen ameliyat edecekti doktor, 5 saat sonra yürüyerek çıkacaktık gücüm yetmedi kokusunu bilmediğim yabancı... Ölüm görmedim, bilmedim bir gün Azrail'in benim evime de uğrayacağını. Şimdi gidiyorum sık sık yanına mezarına, çiçek bahçesi yaptığımız yeni evine. Özellikle her yolculuğumdan önce ve sonra vedalaşmaya ve merhaba demeye sana yeniden. Canım sıkıldığında senle paylaşmazken, şimdi her şeyimi seni anlatıyorum. Biliyorum duyuyorsun. Duamda dilimde kalbimdesin…

-Allah seni korusun soğuktan bile kotu nefesten sözden yüreğine girecek herkesten demiştim sana.
-Nefes?
-Evet, nefes kimse sana karsı kotu söz etmesin cansın, yüzümün gülen tarafı seni özleyeceğim. Sorduğun şey nefes bana değil mi yüreğin olmadığı için tıpkı benim gibi kimseyi de alamazsın yüreğine. Hastalığım yeni ama düşkünlüğüm epeydir sana. Soytarının sarayında ekilmiş bir narçiçeğini koklamak ağır mı geliyor sana? Keşke uzaklarda kalsaydım demiştin, oraların elektriği daha farklıydı ikimiz arasında olan.

    Yazamıyorum olmuyor sanırım. Gözyaşlarım müsaade etmiyor ki yazmama. Ama sana anlatmam lazım bilmen lazım. Her şeyin aşk olmadığını hayatımda. 24 ayımın nasıl zor geçtiğini, yüzümün gülen tarafı olsan da belki gözyaşımı en çok görenin sen olduğunu.

  Üstada sormuşlar kırılan kalp yine sever mi?
üstat da evet demiş...
Adam peki demiş üstadım siz hiç kırılan bardaktan SU içtiniz mi?
Üstat da cevap vermiş; peki sen hic bardak kırıldı diye SU içmekten vazgeçtin mi?
ANNEM SENİ SEVİYORUM. Dualarım seninle ve sana.
Allaha emanet ol....

YORUMLAR




neşet KA (22.01.2012) 
sana vaaz verir gibi cami agzıyla cümlelerden teammüden uzak durdum.salya sümük okumayacagımız bişeyler yaz tezelden de ödeşelim hadi. 
neşet KA (22.01.2012) 
çekerek ırmagını baglasak yüreginin yanan yerine biliyorum nafile.

cenazemin çıktıgı evde sakın durmayın
ardımdan kapıyı çekin çıkın yavrular
sıkı çekin kapıyı iyi kapansın
ellerde bizi evcek taşınmış sansın

bu defa ne line ne diline nede saglıklı cümle kurmayacagım.keşke okumasaydım.hiç tanımadıgım bir kadına aglattın beni.en son madam küri ve rosenberge aglamıştım hiç tanımadan.a ilhan "ben ne kadınlar sevdim zaten yoktular".
hüdaya emanet ol. 
hüseyin tüccar (19.01.2012) 
KALEMİNİZE VE YÜREĞİNİZE SAĞLIK 
Tugay (16.01.2012) 
Nereye gidersek gidelim, hangi mevkide ve güçte olursak olalım ışığı ile bizleri hep aydınlatan bir kutup yıldızı idi onlar. Şimdi gökyüzünün en güzel yerinde senin için dua ettiğinden hiç şüphen olmasın. Mezarına bıraktığın o çiçekleri tıpkı senin gibi göğsüne basıyor. Mekanı cennet olsun.

yabancı (01.01.2012) 
Ağlama yar ağlama anam
Mavi yazma bağlama
Mavi yazma tez solar anam
Ciğerimi dağlama

Elma al olanda gel balam
Ayva nar olanda gel
Haste düştüm gelmedin balam
bari ben ölende gel...


Seviklerimiz birer birer gider
Hayatımıza yeni gelenler sevdiğimiz olur
Kırk yıllık eşimiz el olur
Elin yabancısı eşimiz olur
hayat budur

Sevdiklerinizin sevgisi gönlünüzde baki olsun
Kaleminizin nameleri daim olsun

ve bir yabancıdan son söz(bir alıntı)

Bugün birbirimize yabancıyız... Ne çıkar?
Geçmiş günlerimiz var geleceklerden güzel,
Geçmiş anlarımız var bütün bir ömre bedel


Elif (31.12.2011) 
Yüreğine sağlık Deniz abla.. Allah daha büyük acılar göstermesin... 
serden (31.12.2011) 
Deniz ;anneyle ilgili duygular nasıl güzel olmaz.Bazen İnsan gücünün bittiği yerde çaresizlik başlıyor.bence sadece özle üzülme.
ben yaşarken anneme doyamadım ve duygularımı
yazdım tıpkı senin gibi

Ben annemin kucağında piştim
güneşin sıcağından daha sıcak

Ama yakmayan kül etmeyen
sadece sevgiyi yeşerten

Meryem den temiz sütünü içitim
İbrahimden doğru sözünü tuttum

Belki baba dedim ilk
sonra allah diye haykırdım!

Baktım Bir ay ışıldıyor,işte Şems
Gördüm bir ayak izi;altında cennet.


Yıldız Emine (31.12.2011) 
Su Ekin Hanım yazınız çok duygu yüklü, herkesin mutlaka bir gün yaşayacağı acılardan.babamı kaybedelı yırmıbeş yıl oluyor,dedığin gibi zamanla alışılıyor ama özlem her geçen gün artıyor.Özellikle en özel günlerde onların yanımızda olmasını isterız.Acının bır an önce hafıflemesı dileğiyle,ellerine ve yüreğine sağlık.


hacer (31.12.2011) 
... boğazım düğümlendi enzor olan insanın sevdiklerini kaybemesi ama hayat hep zorluklarla dolu siz annenizden bahsederken bende kaybetiğim kardeşimi hatırladım çok zor gerçeken dayanması çok zor yıllar geçikçe özlem daha çok dokunuyor insana...

endam (31.12.2011) 
Deniz hanım , o kadar çok etkilendimki duygularımı ifade edemiyorum sana sağlıklı ömür mutluluk versin canım ...
 
Ülkü (30.12.2011) 
Canım benim yüreğine sağlık.Sevdiğine özlem vede sevgiliye özlem bukadar anlatılır.Allahım başka acılar yaşatmasın başka ayrılıklar yaşatmasın diliyorum.Sevgimle kal. 

Macide Olgun (30.12.2011) 
Bu güzelim yürek anne özlemini ancak bu kadar anlatırdı.Hepimizin yüreğinde sakladığı ama dillendiremediği duygular kaybettiğimiz sevgililerimizin ardından döktüğümüz gözyaşlarımızı ilmek ilmek dokumuş dillendirmişsin kalemin gönlün varolsun.Vee hayat devam ediyor onları özleyerek devam ediyor.Ben eminim bizi duygularımızı yaptıklarımızı herşeyi onlar görüyor.Hayatı gülerek yaşadığımızı bilmek onlara orda huzur verecektir inanıyorum.Şimdilik beraber olamadıklarımıza rahmet şimdi ve daima beraber olacağımız sevgililerimizede selamet dileyerek gönlümce sevgi ve saygılarımla efendim.....

hakan zorlu (30.12.2011) 
"El'de sabah olmaz deme / Orda günler geçmez deme / İçime sancı doğuyor..." Sevgiliyi "nefes" diye ciğerlerini kıskandıracak mesâbede yüreğine çekebilmek...Umutsuzluk dehlizlerinde ümit tohumlarını yeşertmek...Canını takasa sokabileceği "yüce insanlara" elinden gelen/gelmeyen ne varsa ortaya koyabilmek...Ve soytarının sarayında "ses" e kulak kesilmenin derdinde feryâd-ı figâna düşerken, bir de üstüne sarmaşıkların ördüğü baklava dilimli pencerelerde "görüntü" yakalamak zor bir mesele olsa gerek...Karanlığın dibinde, yorgun kalbinde hâlâ hayata dair en ufacık bir şevk duyabiliyorsan şayet, inan ki ruhunu palazlandıracak tâkâtin fevkindesindir...Bir uzak diyardan "kör topal / ağır aksak" sizi takip ediyorum Ekin Hanım...

karadaki deniz kızı (29.12.2011) 
Gittikten sonra gelenlerimiz sanırım annelerimiz...kaybettikten sonra bulduklarımız...yaşarken hep orda bir yerlerde bizi beklerlerdi ya...sanki hep ve her daim orda kalacaklardı sanki...ne çok zaman kaybetmişiz..ne çok zaman kaybetmişim...annem topragın bol olsun..canım arkadaşım annenin topragı bol olsun..ve gidin hepiniz sarılın annelerinize...vaktiniz varken...güzel içten samimi ve sıcacık bit dugyguyla hepinizi selamlıyorum 

3 Aralık 2011 Cumartesi

Kokusunu Bilmediğim Yabancıya 4






Kaz" diyorsun bana
Kendi mezarımı kazdırıyorsun
Kararı verilen mahkûmsun diye
Ölüm fermanımı yazdırıyorsun.

Abdülkerim Kasım Baltacı

Kokusunu Bilmediğim Yabancıya 4

    Yüzümün gülen tarafı, kalbimin doğru yönü, kayboldum mu hayatın yollarında pusulamsın. Günlerdir zorladın beni yaz bana artık merak ediyorum diye. Ne diyecektim. Neyi anlatacaktım. Ne kadar çok şey vardı içimde. Hep sana sorduğum, çoğu zaman cevap alamadığım, cevabını kendim tahmin ettiğim sorular. Bir gece çok hasta idim. Korkudan arkadaşıma gitmiştim. Merak edersin diye sana not bırakmıştım. Sırf beni merak ettiğin için gece dönmüştün. İyi miyim diye. Narçiçeğim deyip kapatmıştın. Yanında yakınında olsam dilin lal olur, kalbin küllenir bilirim. Kapatırsın kendini bana yasağın olurum haramın olurum.... Uzakta olmak, narçiçeğin olabilmek de güzel.

   Doğruydun hep bana, bir gün senden yalanlar istemiştim. Yıllardır doğru bildiklerim yalan çıkınca sen bari yalan söyle demiştim. Yalanlarla mutlu et. Yapamadın. “Alışkın değilim zorlanmam ondandır belki” demiştin. 2 yıl önce MR çektirmiştim. Sonucu beklemek ölüm gibiydi ya kanser isem demiştim, sarılmıştı bana “senle yaşanacak tek bir günüm kaldıysa demişti yasarım” yalanlar güzelmiş, kanser olsam da sorun değil nasıl olsa o yanımda olacak diyordum. ya bazen sana yalan söyle diye yalan olduğunu bilmek bile güzel diye anlattığım halde yalan diyememişti dilin. Özledin mi deyince bile evet demek yerine “Yüreğine sor” derdin bana hep. İçinden geldiğinde bile söylemekte zorlanansın yalan söylemeyi bırak, Benim yüreğim hissettiğini söyleyince sen kızarsın.

    Korkulardan arınmış, öfkelerden silkelenmiş bir ruhun sarıp sarmaladığı bedeni taşımak ne büyük zahmet sana değil mi? Önemli olan bedeni taşımak mı, o bedende ruha sahip olmak mı? O ruhta bazen yanlış yapmak mı? Adrese teslim edilecek bir yüküz hepimiz belki, her ne kadar benim yüreğim preslenmiş olsa da… Ya da, yapıştırılan etiketin markası kadar geçer akçe olduğunu düşünen arsız bir kul musun?....... Senin ki bir hesaplaşma nefis/vicdan meselesi. Sen hep hesaplaşma içindesin ama sanırım ben senin bu hesaplaşmanı bazen azdırıyorum. Ama kızmıyorsun bana, kızsan bana narçiçeğim demezdin hala. Kokumu duymak gelmemiş miydi içinden? Böylesi daha gizemli, içini gıcıklıyordu esrar perdesine sarılı olmanın heyecanı. Uzakta olmanın, perdeleri bazen aralamanın zamanı mıydı benle olmak? Esrar perdesine sarılı olan kim ya da neydi? Belki şahıs, belki fikirler, belki de yönü belirsiz rüzgârlar mıydı? Bazen rüzgârın yakıyor biliyorsun değil mi? Yaşayan bilir seni. Yasamak nasıl sanal mı hayal mi ruhla mı? Dokunsan belki böyle titremem ya da kalbim dışarı çıkar bilemiyorum ama seni düşünmek bile farklı, o kadar yoğunlaşmıştım sende dağılmak dağıtmak lazım sanırım fikri, sabit fikir yanlış mecralara sevk eder belki de. Sevmem seni merak etme kokun bile yasak bilirim. Sen istemediğin surece dokunmam yüreğine. Bir tek sana sormadan göğsünde yatarım, izin vermesen de. Yastık değildir sarıldığım. Beden çok ama adam demiyorum beden… Biliyor musun ben yalan söylesem de bedenim söylemez bana hoşlanmadığım biri dokunduğu zaman gıdıklanırım. bazen gözümü kapattığımda sen diye elimi gezdiriyorum saçlarımda mayışıyorum kedi gibi. Sen yargılamıyorsun canım yanınca da, yüzüm gülünce de… Her zaman kıkırdatmazsın biliyorsun yüzüm gülüyor senle konuşurken ama senin yanında rahatça ağlıyorum. Biliyor musun sanki uzakta değil de yanındayım senle konuşuyorum kendimi yanında hissediyorum o yüzden görme isteğim belki de yanında karsında oturur gibi hissettiğim için kimseye vermediğin ayrıcalığın suyunu çıkarsam da, seni rahatsız etsem de dürtsem de, sen yanımda kitap okusan emin ol her dakika göğsünde yatardım yaramaz çocuklar gibi, beni uyutmadan okuyamazdın ya da sesli okurdun ben hemen uyurdum.
   Simdi uçan tüy seni özlediii. Dosttan öte ama sevgiliden az. Vahayı bırak gole düşse ne olur göz kamaştırmasın teninin tuzu elinin tuzu değsin kalbime çok bir şey değil ki istediğim sanırım. bu güne kadar hep tosladım duvara sanırım sigortam ya yoktu ya tam koruma içine alınmamıştı dedim ya hep kırıldı önemli olan kırılmak değil, kırıldıkça ayağa kalkmak. Tene değen tuzla uyanmak yeniden kavrulmak. Ben vahaya değil bir damla sevgiye razıyım. Hürrem gibi değilim ben öyle entrika bilmem ki severim o kadar. Deli gibi severim Hürrem olamam ben yalan bilmem
Öksürük yaparım bazılarında demiştin, senden bunu okudum ya keşke bir tek öksürtsen ya nefes kesmesen, ne olur akma içime. Doyamıyorum ama içime akıyorsun yakıyorsun aklımı basımdan aldın kalbim atıyor deli gibi seni özledim ben

-mor bulutlarda yol alasın "uçan tüy"
-niye mor
-en yüksekte o renk bulutlar vardır
-göğsünde uyusam yetmez mi?
-taktın göğsüme
-ama ben orayı sevdim
-göğüs cerrahı olacaksın başıma
-yüzüstü yatınca olur de ne var sanki
-elini kalbime sokacan derdin o
-Yok, tırnağım geçecek vücuduna kalbine, nasıldır son geceler hiç bitmesin diye dua edilen ama bir anda sabahın olduğu bir dakika gibi gecen doyumsuz seninde iyi bildiğin defalarca yaşadığın. Bilirsin. Bazen gidip de dönmemek dönüp de bulmamak var. Daha sıkı sarılırsın ama ne kadar sarılsan da sabah ne hızlı olur. Hele birde kokusu sindiyse tenine yıkanman gerekir ama çıkmasın istersin imkân olsa da yapışsa ruhun bedenin kokun,

    Ha ana rahmi, ha kabir kapısı ne fark eder teslim olana. Sen herşeyinle teslimdin namazda başın secdeden nasıl kalkar, sen bana yüreğini anlatıyorsun o anki bakışların, iltifatların o kadar gönülden di ki anlatamam, ya da ben onu okuyorum senin gözlerinden…
    
     Akıntıda kürek çeken bir dostsun karşıdan el sallayan benim, sen kendine soytarı desende sarayında ekilmiş bir narçiçeğini koklamak ağır mı gelir sana? Kendi odalarını açmak zor herkese, eline çiçek almak kolay, istedin mi kürek çekmek bana doğru su toplasa da ellerin ya o küreği çekerken yüreğin sandala birini almak böyle bir yük var mı senin yüreğinde? Akıntıya karşı olmasın da hayatımızın ibresi gerisi Allah'ın izniyle kolaydır. Beni tanıdığında yaptıkların, hayatın akışına kürek çektin yormadan/yorulmadan aklın erdikçe, hala ellerin kürekte ama sahilde biri el sallıyor selam mı imdat mı sevgi mi çözemedin, konsantren dağılıyor bazen bilirim, şimdi tanıyorsun adımı kazıdın sanırım ama nereye beynine, ruhuna kalbine? Kızmıyorsun konsantreni dağıtınca çünkü bazen verdiğim huzur yetiyor sana, seni mutlu ediyor muyum sorusuna sen bile cevap veremiyorsun, her an fay hatların hareketlenmeye hazır bana karşı, düşünmekten korkuyorsun. 

    Yaşanmamış, yaşansa da unutulması gereken zaman mı? Yaşadığım hiçbir şeye pişman değilim, öfkem yapamadıklarıma….. Allaha Emanet Ol. 





Yıldız Emine(15 12 2011) (15.12.2011) 
Kokusunu bilmediğim yabancıya; yazınızın hepsini bir solukta okudum.Bu yazılar insanı alıp bambaşka yerlere götürüyor.Yazılarınızdaki duygu yoğunluğu boğazımı düğüm düğüm etti..Tebrikler!...Devamını sabırsızlıkla bekliyorum.Ellerine ve yüreğine sağlık.SU EKİN... 
öneri (05.12.2011) 
Çoğu cümle aralarında noktalama işaretleri kullanmamış olmanız, mana denizinde gereksiz çalkantılara neden oluyor. Noktalamaya dikkat ederseniz yazınız daha anlaşılır olacaktır. 
cemal (05.12.2011) 
okudukça kafamı karıştırdın. var mı yok mu, hayal mi gerçek mi, olmuş geçmiş mi hala devam mı ediyor, peşinde misin, bekliyor musun, seviyorsun ama kaçıyorsun da. onun sevmesini istiyorsun, bence aç telefonu söyle.:) 
yabancı (05.12.2011) 

Aşk bir ateşmiş
Bulmak kısmet
Yanmak nasipmiş
Ama ateşi harlı tutmak
Tamamen marifetmiş

Çevremizde ne kadar saman alevi var
Bir karıştırsan etrafı
Ortalıkta hep küllenmiş yangınlar

Bir de nükleer santraller var
Enerjisi "sonsuz"muş gibi görünen
Milyonları aydınlatıp
Yürekleri ısıtan

Olumsuz yanları
var elbet
bu yazı gibi
Nükleer "atıkları"
Atıkların zararları
okuyanı kanser etme potansiyeline sahip olmaları
bir de gelecek kuşakların genetiğine darbe yapmaları

Ürünü
faydalı
öyleyse
kullanılmalı

Atıkları
zaralı
O halde
Ne yapmalı

Sağlam muhafazalar içinde taaa derinlere yollamalı::))


Ha bir de güneşi var bu işin
Siz benden daha iyi bilirsiniz
Ve onların yakıcı, yandırıcı sözleri:


Ben yürürüm yane yane
Aşk boyadı beni kane
Ne akilem, ne divane
Gel gör beni aşk n'eyledi?

Gâh eserim yeller gibi
Gâh tozarım yollar gibi
Gâh akarım seller gibi
Gel gör beni aşk n'eyledi?

Akar sulayın çağlarım
Dertli ciğerim, dağlarım
Şeyhim anuban ağlarım
Gel gör beni aşk n'eyledi?

Ya elim al kaldır beni
Ya vaslına erdir beni
Çok ağlattın, güldür beni
Gel gör beni aşk n'eyledi?

Ben yürürüm ilden ile
Şeyh sorarım dilden dile
Gurbette hâlim kim bile?
Gel gör beni aşk n'eyledi?

Mecnun oluban yürürüm
O yâri düşte görürüm
Uyanıp melûl olurum
Gel gör beni aşk n'eyledi?

Miskin Yunus biçareyim
Baştan ayağa yareyim
Dost ilinden avareyim
Gel gör beni aşk n'eyledi?

Yunus Emre


"Siz" diyorsun bana
"Sen" desen de olurdu
Ben ki yabancıyım sana
Sen "el" desen de olurdu

yazılarınızın devamını bekliyoruz


hakan zorlu (04.12.2011) 
"O, bizim günahlarımız için acı çekti, bizim haksızlıklarımız için ezildi, O'nun yaralarında biz iyileştik" Kitab-ı Mukaddes İncil'den...Yazınızı okurken boğazım düğüm düğüm oldu... Aklım "kokusu bilinmeyen yabancı" da...İzlerin farkına varır varmaz doru taylarla dört nala huzur iklimine koşacağım...Düşündükçe ezilen yüreğimin bir köşesinde, yoldaşları incitmeden çöl semasında yanacağımı bile bile ilerleyeceğim...Sembollere takılmadan, ritüellerin sarhoşluğuna bulaşmadan; en saf hal ile ve en önemlisi hesapsızca teslimiyete/adanmışlığa vakfedilen bir can'ı taşımak nasıl bir sevdadır, hakkıyla bilen beri gelsin...Heves ve arzular muvakkat, "aşk" ise baki...Müntesiplerinin kalbinde, "ebedi alem"in gönül sarayları taht kursun diye böyle yazmazmı İlahi Kitapların satır araları...Sandalın kokusu burnumuzu sızlatmıyorsa, biz hala sahildeki el'i farkedecek göze sahip değiliz demektir...Belli ki bu nefis yazılarınızla hemdem olmak / maharetli ellerde yoğrulmak kaderimiz olmuş...Tebrik ederim, elinize sağlık Ekin Hanım...