28 Aralık 2011 Çarşamba

Kokusunu Bilmediğim Yabancıya 5




Yadelden yanıma çağırdım seni
Gelmek istiyorsun bırakmıyorlar
Rüyada, mektupta albümde seni
Bulmak istiyorlar bırakmıyorlar 

(Abdurrahim KARAKOÇ)

      Bu sensiz geçen 7. gün. Bu kadar mı uzaktın, bu kadar mı yabancıydın bana? Bir haftadır nefesini duyurmayacak kadar. Son giderken bildin, gördün nefessiz kaldım. Bir kere sormaz mı insan yaşıyor muyum öldüm mü? Ölsem senin içinde bir acı olacak mı acaba? Benim 7 gündür canımın yandığı gibi, senin de yanacak mı canın? Kayboldum zaman kendi gerçekliğimde kalbimin doğru yönü pusulası olmadın mı? Yönümü kaybettim canımın içi. Günlerdir nefessizim. Baktım sen yani çarem ortada yok acaba doktorlar deva olur mu dedim. O anda yaşadığım en acı geçmiş çıktı önüme. günlerdir aklımı kurcalayan düşünmenin bile canımı yaktığı, gözlerimi yaşarttığı devasız günlerim. Ne zaman başlasam bu öyküme bir yerinden hiç mi gözlerim kuru kalmayacak.

     Yıllardır hep sorun olmuştu aramızda, tüm dünya ile anlaşsam da bir tek onla hep sorun yaşardım. İlk defa doktora gittiğinde kabullenmemişti. Doktor hap verir, giderim Mimozanın yanına demişti. Kendisi sağlıkçı olduğu halde kabul etmiyordu. Ablam ve eniştemle gitmişti doktora, “İlacımı yazda valizim hazır, Mimozamın yanına gideceğim” demişti hocaya. Hoca suratına bakıp “siz KANSERSINIZ tedavi göreceksiniz. Kemoterapi başlayacak 12 kür 3 haftada bir, siz bir yere gidemezsiniz” demişti. O zaman ilk tedavisinde yanında değildim. Diyarbakır belediyesi salonu dar gelince Diyarbakır sokaklarına salmıştım kendimi. Orada olamamanın pişmanlığı, üzüntüsü vardı içimde. Duymuştuk kemoterapi bulantı yapıyor diye. Bulanacak hastalanacak derken ablam hastalanmıştı. Onu bırakıp ablamla ilgilenmişti eniştem. Orada ki bayanlar demişti. Benim ilk tedavimde 5 gün midem bulandı, kaç gün kendime gelemedim diye. Hep gülmüştün. Bak bana bir şey olmadı diye. Daha sonra ki tedavilerinde sanırım 4. veya 5, tedavin idi 6 gün karanlıkta kendini bilmez yatmıştın. Diyetisyen arkadaşımı çağırmıştık eve ne yemelisin diye. Bal yiyebilirsin deyince 1 haftada bir tencere bal yiyip şekerini yükseltmiştin. Ramazanın son haftası ikinci tedaviyi almıştın. İlk başta az dökülmüştü saçın sonra hızla artınca dökülme huylanmıştın. Hemen gidip şarjlı bir süpürge aldırmıştın bana. Oda yeterli olmayınca eniştemin tıraş makinesini alıp saçlarını kazımıştık bir pazar günü babamla. Resimlerini çekmiştik. Ne güzel diyorduk saçın bile yok artık başını kapatman bile gerekmiyor, senin kelin babamın kelinden güzelmiş. Kaşların dökülünce kalemler almıştım sana her tonda her sabah kaş yapardın kendine. Altın gümüş yasaklanmıştı sana, pazardan elmas taklidi küpeler almıştım. Ara sıra tak kendini mutlu hisset diye. Bir kere ağlamıştın hıçkıra hıçkıra “BEN HASTAYIM BEN KANSERIM BEN GRIP DEGILIM” diye. Hiç kimse sana hasta gibi davranmadı. Türkiye’yi bırak dünyanın neresinde deva duyduysam aldım, getirdim veya getirttim. Hangi hap, hangi yiyecek iyi gelecek diye okumadığım yayın kalmamıştı. Sen tedavideyken gizlice konuşurdum doktorunla. Senden gizlediklerimizi hatırlatmak için. İlk ameliyata girmeden bir gün önceydi. Tüm gün fakültede koşturmuştuk. Ölçümler, çekimler, işaretleme derken saat 6 da eve gelince babamı aramıştım "Lütfen eve gelme, kapıyı açamayacak kadar yorgunuz" diye. Komşumuzu arayıp çorba istemiştik. Sanırım hiç bir yemek o limonlu mercimek çorbası kadar iyi gelmemişti bize. Sabah 6 da evden çıkacak olmanın telaşı ile saat 20 de yatmıştık ki telefon çalmıştı. Off ne kadar kızmıştım asistanın imzalatmayı unuttuğu evrak için geceleyin fakülteye gidince. Ne kadar çok şey yaşamıştık. Ne kadar çok kişi yardımcı olmuştu yanımda olmuştu. Az mı koyun sütünü bölüşmemiştik Haydar müdürümle. Kızlarla sana özel yapılan pazar marketi eve birlikte çıkarmıştık hep. Her şey bitmişti. Kurtulmuştun. Aylar sonra kontroller normaldi. Bir anda hissizlik başlamıştı. Muayene halsizlik his kaybı, iştah kaybı. 3 yıllık mücadeleyi kazanıp 42 günde elimizden kaymıştın. O gün sormuştum tam bir yıl önce benim gibi annesini kaybeden arkadaşıma “nasıl dayanıyorsun?” dıye “Acı zamanla azalıyor ama özlem artıyor” demişti. İki yıl oldu neredeyse. Özlemin ne çok büyüyor ANNEM...

    Kafamı dağıtıp dinlenip, Ankaradan dönüşte sapasağlam çıkacağım karsına hiç bir şeyim kalmadan gözündeki sevinci göreceğim. o gün hıc bırseyım yokmuş derken benden çok sevineceksin. senin sevincin benim sevincim olacak umudum bu. Korkum çok. Sana desem de birazını anlatabilsem de içimdekilerin ödüm patlıyor. Annem tedaviyi reddedince kızmıştım. Zorlamıştım. Ablam, hastaneden dönünce demişti:

-Zorlama annemi ömrü kalmadı rahat etsin” diye.
-Ama tedavi görmezse ölür dedim.
-Tedavi görünce de ölüyor demişti.

     Annemi tedavi öldürdü. Ben kurtarmak için 3 yıl uğraşsam da. Öldüğünde mezarlıkta ortalığı birbirine katmıştım" “gücüm yetmedi kurtaramadım” diye. Belki diyordum son tedavi İstanbul'da kurtaracak onu, doktorunun hayatını uzatmaz ama yasam kalitesini yükseltir dediği halde bir ümidim vardı. Helikopterle İstanbul'a götürecektik eğer doktor annemi kabul ederse, hemen ameliyat edecekti doktor, 5 saat sonra yürüyerek çıkacaktık gücüm yetmedi kokusunu bilmediğim yabancı... Ölüm görmedim, bilmedim bir gün Azrail'in benim evime de uğrayacağını. Şimdi gidiyorum sık sık yanına mezarına, çiçek bahçesi yaptığımız yeni evine. Özellikle her yolculuğumdan önce ve sonra vedalaşmaya ve merhaba demeye sana yeniden. Canım sıkıldığında senle paylaşmazken, şimdi her şeyimi seni anlatıyorum. Biliyorum duyuyorsun. Duamda dilimde kalbimdesin…

-Allah seni korusun soğuktan bile kotu nefesten sözden yüreğine girecek herkesten demiştim sana.
-Nefes?
-Evet, nefes kimse sana karsı kotu söz etmesin cansın, yüzümün gülen tarafı seni özleyeceğim. Sorduğun şey nefes bana değil mi yüreğin olmadığı için tıpkı benim gibi kimseyi de alamazsın yüreğine. Hastalığım yeni ama düşkünlüğüm epeydir sana. Soytarının sarayında ekilmiş bir narçiçeğini koklamak ağır mı geliyor sana? Keşke uzaklarda kalsaydım demiştin, oraların elektriği daha farklıydı ikimiz arasında olan.

    Yazamıyorum olmuyor sanırım. Gözyaşlarım müsaade etmiyor ki yazmama. Ama sana anlatmam lazım bilmen lazım. Her şeyin aşk olmadığını hayatımda. 24 ayımın nasıl zor geçtiğini, yüzümün gülen tarafı olsan da belki gözyaşımı en çok görenin sen olduğunu.

  Üstada sormuşlar kırılan kalp yine sever mi?
üstat da evet demiş...
Adam peki demiş üstadım siz hiç kırılan bardaktan SU içtiniz mi?
Üstat da cevap vermiş; peki sen hic bardak kırıldı diye SU içmekten vazgeçtin mi?
ANNEM SENİ SEVİYORUM. Dualarım seninle ve sana.
Allaha emanet ol....

YORUMLAR




neşet KA (22.01.2012) 
sana vaaz verir gibi cami agzıyla cümlelerden teammüden uzak durdum.salya sümük okumayacagımız bişeyler yaz tezelden de ödeşelim hadi. 
neşet KA (22.01.2012) 
çekerek ırmagını baglasak yüreginin yanan yerine biliyorum nafile.

cenazemin çıktıgı evde sakın durmayın
ardımdan kapıyı çekin çıkın yavrular
sıkı çekin kapıyı iyi kapansın
ellerde bizi evcek taşınmış sansın

bu defa ne line ne diline nede saglıklı cümle kurmayacagım.keşke okumasaydım.hiç tanımadıgım bir kadına aglattın beni.en son madam küri ve rosenberge aglamıştım hiç tanımadan.a ilhan "ben ne kadınlar sevdim zaten yoktular".
hüdaya emanet ol. 
hüseyin tüccar (19.01.2012) 
KALEMİNİZE VE YÜREĞİNİZE SAĞLIK 
Tugay (16.01.2012) 
Nereye gidersek gidelim, hangi mevkide ve güçte olursak olalım ışığı ile bizleri hep aydınlatan bir kutup yıldızı idi onlar. Şimdi gökyüzünün en güzel yerinde senin için dua ettiğinden hiç şüphen olmasın. Mezarına bıraktığın o çiçekleri tıpkı senin gibi göğsüne basıyor. Mekanı cennet olsun.

yabancı (01.01.2012) 
Ağlama yar ağlama anam
Mavi yazma bağlama
Mavi yazma tez solar anam
Ciğerimi dağlama

Elma al olanda gel balam
Ayva nar olanda gel
Haste düştüm gelmedin balam
bari ben ölende gel...


Seviklerimiz birer birer gider
Hayatımıza yeni gelenler sevdiğimiz olur
Kırk yıllık eşimiz el olur
Elin yabancısı eşimiz olur
hayat budur

Sevdiklerinizin sevgisi gönlünüzde baki olsun
Kaleminizin nameleri daim olsun

ve bir yabancıdan son söz(bir alıntı)

Bugün birbirimize yabancıyız... Ne çıkar?
Geçmiş günlerimiz var geleceklerden güzel,
Geçmiş anlarımız var bütün bir ömre bedel


Elif (31.12.2011) 
Yüreğine sağlık Deniz abla.. Allah daha büyük acılar göstermesin... 
serden (31.12.2011) 
Deniz ;anneyle ilgili duygular nasıl güzel olmaz.Bazen İnsan gücünün bittiği yerde çaresizlik başlıyor.bence sadece özle üzülme.
ben yaşarken anneme doyamadım ve duygularımı
yazdım tıpkı senin gibi

Ben annemin kucağında piştim
güneşin sıcağından daha sıcak

Ama yakmayan kül etmeyen
sadece sevgiyi yeşerten

Meryem den temiz sütünü içitim
İbrahimden doğru sözünü tuttum

Belki baba dedim ilk
sonra allah diye haykırdım!

Baktım Bir ay ışıldıyor,işte Şems
Gördüm bir ayak izi;altında cennet.


Yıldız Emine (31.12.2011) 
Su Ekin Hanım yazınız çok duygu yüklü, herkesin mutlaka bir gün yaşayacağı acılardan.babamı kaybedelı yırmıbeş yıl oluyor,dedığin gibi zamanla alışılıyor ama özlem her geçen gün artıyor.Özellikle en özel günlerde onların yanımızda olmasını isterız.Acının bır an önce hafıflemesı dileğiyle,ellerine ve yüreğine sağlık.


hacer (31.12.2011) 
... boğazım düğümlendi enzor olan insanın sevdiklerini kaybemesi ama hayat hep zorluklarla dolu siz annenizden bahsederken bende kaybetiğim kardeşimi hatırladım çok zor gerçeken dayanması çok zor yıllar geçikçe özlem daha çok dokunuyor insana...

endam (31.12.2011) 
Deniz hanım , o kadar çok etkilendimki duygularımı ifade edemiyorum sana sağlıklı ömür mutluluk versin canım ...
 
Ülkü (30.12.2011) 
Canım benim yüreğine sağlık.Sevdiğine özlem vede sevgiliye özlem bukadar anlatılır.Allahım başka acılar yaşatmasın başka ayrılıklar yaşatmasın diliyorum.Sevgimle kal. 

Macide Olgun (30.12.2011) 
Bu güzelim yürek anne özlemini ancak bu kadar anlatırdı.Hepimizin yüreğinde sakladığı ama dillendiremediği duygular kaybettiğimiz sevgililerimizin ardından döktüğümüz gözyaşlarımızı ilmek ilmek dokumuş dillendirmişsin kalemin gönlün varolsun.Vee hayat devam ediyor onları özleyerek devam ediyor.Ben eminim bizi duygularımızı yaptıklarımızı herşeyi onlar görüyor.Hayatı gülerek yaşadığımızı bilmek onlara orda huzur verecektir inanıyorum.Şimdilik beraber olamadıklarımıza rahmet şimdi ve daima beraber olacağımız sevgililerimizede selamet dileyerek gönlümce sevgi ve saygılarımla efendim.....

hakan zorlu (30.12.2011) 
"El'de sabah olmaz deme / Orda günler geçmez deme / İçime sancı doğuyor..." Sevgiliyi "nefes" diye ciğerlerini kıskandıracak mesâbede yüreğine çekebilmek...Umutsuzluk dehlizlerinde ümit tohumlarını yeşertmek...Canını takasa sokabileceği "yüce insanlara" elinden gelen/gelmeyen ne varsa ortaya koyabilmek...Ve soytarının sarayında "ses" e kulak kesilmenin derdinde feryâd-ı figâna düşerken, bir de üstüne sarmaşıkların ördüğü baklava dilimli pencerelerde "görüntü" yakalamak zor bir mesele olsa gerek...Karanlığın dibinde, yorgun kalbinde hâlâ hayata dair en ufacık bir şevk duyabiliyorsan şayet, inan ki ruhunu palazlandıracak tâkâtin fevkindesindir...Bir uzak diyardan "kör topal / ağır aksak" sizi takip ediyorum Ekin Hanım...

karadaki deniz kızı (29.12.2011) 
Gittikten sonra gelenlerimiz sanırım annelerimiz...kaybettikten sonra bulduklarımız...yaşarken hep orda bir yerlerde bizi beklerlerdi ya...sanki hep ve her daim orda kalacaklardı sanki...ne çok zaman kaybetmişiz..ne çok zaman kaybetmişim...annem topragın bol olsun..canım arkadaşım annenin topragı bol olsun..ve gidin hepiniz sarılın annelerinize...vaktiniz varken...güzel içten samimi ve sıcacık bit dugyguyla hepinizi selamlıyorum 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder