3 Aralık 2011 Cumartesi

Kokusunu Bilmediğim Yabancıya 4






Kaz" diyorsun bana
Kendi mezarımı kazdırıyorsun
Kararı verilen mahkûmsun diye
Ölüm fermanımı yazdırıyorsun.

Abdülkerim Kasım Baltacı

Kokusunu Bilmediğim Yabancıya 4

    Yüzümün gülen tarafı, kalbimin doğru yönü, kayboldum mu hayatın yollarında pusulamsın. Günlerdir zorladın beni yaz bana artık merak ediyorum diye. Ne diyecektim. Neyi anlatacaktım. Ne kadar çok şey vardı içimde. Hep sana sorduğum, çoğu zaman cevap alamadığım, cevabını kendim tahmin ettiğim sorular. Bir gece çok hasta idim. Korkudan arkadaşıma gitmiştim. Merak edersin diye sana not bırakmıştım. Sırf beni merak ettiğin için gece dönmüştün. İyi miyim diye. Narçiçeğim deyip kapatmıştın. Yanında yakınında olsam dilin lal olur, kalbin küllenir bilirim. Kapatırsın kendini bana yasağın olurum haramın olurum.... Uzakta olmak, narçiçeğin olabilmek de güzel.

   Doğruydun hep bana, bir gün senden yalanlar istemiştim. Yıllardır doğru bildiklerim yalan çıkınca sen bari yalan söyle demiştim. Yalanlarla mutlu et. Yapamadın. “Alışkın değilim zorlanmam ondandır belki” demiştin. 2 yıl önce MR çektirmiştim. Sonucu beklemek ölüm gibiydi ya kanser isem demiştim, sarılmıştı bana “senle yaşanacak tek bir günüm kaldıysa demişti yasarım” yalanlar güzelmiş, kanser olsam da sorun değil nasıl olsa o yanımda olacak diyordum. ya bazen sana yalan söyle diye yalan olduğunu bilmek bile güzel diye anlattığım halde yalan diyememişti dilin. Özledin mi deyince bile evet demek yerine “Yüreğine sor” derdin bana hep. İçinden geldiğinde bile söylemekte zorlanansın yalan söylemeyi bırak, Benim yüreğim hissettiğini söyleyince sen kızarsın.

    Korkulardan arınmış, öfkelerden silkelenmiş bir ruhun sarıp sarmaladığı bedeni taşımak ne büyük zahmet sana değil mi? Önemli olan bedeni taşımak mı, o bedende ruha sahip olmak mı? O ruhta bazen yanlış yapmak mı? Adrese teslim edilecek bir yüküz hepimiz belki, her ne kadar benim yüreğim preslenmiş olsa da… Ya da, yapıştırılan etiketin markası kadar geçer akçe olduğunu düşünen arsız bir kul musun?....... Senin ki bir hesaplaşma nefis/vicdan meselesi. Sen hep hesaplaşma içindesin ama sanırım ben senin bu hesaplaşmanı bazen azdırıyorum. Ama kızmıyorsun bana, kızsan bana narçiçeğim demezdin hala. Kokumu duymak gelmemiş miydi içinden? Böylesi daha gizemli, içini gıcıklıyordu esrar perdesine sarılı olmanın heyecanı. Uzakta olmanın, perdeleri bazen aralamanın zamanı mıydı benle olmak? Esrar perdesine sarılı olan kim ya da neydi? Belki şahıs, belki fikirler, belki de yönü belirsiz rüzgârlar mıydı? Bazen rüzgârın yakıyor biliyorsun değil mi? Yaşayan bilir seni. Yasamak nasıl sanal mı hayal mi ruhla mı? Dokunsan belki böyle titremem ya da kalbim dışarı çıkar bilemiyorum ama seni düşünmek bile farklı, o kadar yoğunlaşmıştım sende dağılmak dağıtmak lazım sanırım fikri, sabit fikir yanlış mecralara sevk eder belki de. Sevmem seni merak etme kokun bile yasak bilirim. Sen istemediğin surece dokunmam yüreğine. Bir tek sana sormadan göğsünde yatarım, izin vermesen de. Yastık değildir sarıldığım. Beden çok ama adam demiyorum beden… Biliyor musun ben yalan söylesem de bedenim söylemez bana hoşlanmadığım biri dokunduğu zaman gıdıklanırım. bazen gözümü kapattığımda sen diye elimi gezdiriyorum saçlarımda mayışıyorum kedi gibi. Sen yargılamıyorsun canım yanınca da, yüzüm gülünce de… Her zaman kıkırdatmazsın biliyorsun yüzüm gülüyor senle konuşurken ama senin yanında rahatça ağlıyorum. Biliyor musun sanki uzakta değil de yanındayım senle konuşuyorum kendimi yanında hissediyorum o yüzden görme isteğim belki de yanında karsında oturur gibi hissettiğim için kimseye vermediğin ayrıcalığın suyunu çıkarsam da, seni rahatsız etsem de dürtsem de, sen yanımda kitap okusan emin ol her dakika göğsünde yatardım yaramaz çocuklar gibi, beni uyutmadan okuyamazdın ya da sesli okurdun ben hemen uyurdum.
   Simdi uçan tüy seni özlediii. Dosttan öte ama sevgiliden az. Vahayı bırak gole düşse ne olur göz kamaştırmasın teninin tuzu elinin tuzu değsin kalbime çok bir şey değil ki istediğim sanırım. bu güne kadar hep tosladım duvara sanırım sigortam ya yoktu ya tam koruma içine alınmamıştı dedim ya hep kırıldı önemli olan kırılmak değil, kırıldıkça ayağa kalkmak. Tene değen tuzla uyanmak yeniden kavrulmak. Ben vahaya değil bir damla sevgiye razıyım. Hürrem gibi değilim ben öyle entrika bilmem ki severim o kadar. Deli gibi severim Hürrem olamam ben yalan bilmem
Öksürük yaparım bazılarında demiştin, senden bunu okudum ya keşke bir tek öksürtsen ya nefes kesmesen, ne olur akma içime. Doyamıyorum ama içime akıyorsun yakıyorsun aklımı basımdan aldın kalbim atıyor deli gibi seni özledim ben

-mor bulutlarda yol alasın "uçan tüy"
-niye mor
-en yüksekte o renk bulutlar vardır
-göğsünde uyusam yetmez mi?
-taktın göğsüme
-ama ben orayı sevdim
-göğüs cerrahı olacaksın başıma
-yüzüstü yatınca olur de ne var sanki
-elini kalbime sokacan derdin o
-Yok, tırnağım geçecek vücuduna kalbine, nasıldır son geceler hiç bitmesin diye dua edilen ama bir anda sabahın olduğu bir dakika gibi gecen doyumsuz seninde iyi bildiğin defalarca yaşadığın. Bilirsin. Bazen gidip de dönmemek dönüp de bulmamak var. Daha sıkı sarılırsın ama ne kadar sarılsan da sabah ne hızlı olur. Hele birde kokusu sindiyse tenine yıkanman gerekir ama çıkmasın istersin imkân olsa da yapışsa ruhun bedenin kokun,

    Ha ana rahmi, ha kabir kapısı ne fark eder teslim olana. Sen herşeyinle teslimdin namazda başın secdeden nasıl kalkar, sen bana yüreğini anlatıyorsun o anki bakışların, iltifatların o kadar gönülden di ki anlatamam, ya da ben onu okuyorum senin gözlerinden…
    
     Akıntıda kürek çeken bir dostsun karşıdan el sallayan benim, sen kendine soytarı desende sarayında ekilmiş bir narçiçeğini koklamak ağır mı gelir sana? Kendi odalarını açmak zor herkese, eline çiçek almak kolay, istedin mi kürek çekmek bana doğru su toplasa da ellerin ya o küreği çekerken yüreğin sandala birini almak böyle bir yük var mı senin yüreğinde? Akıntıya karşı olmasın da hayatımızın ibresi gerisi Allah'ın izniyle kolaydır. Beni tanıdığında yaptıkların, hayatın akışına kürek çektin yormadan/yorulmadan aklın erdikçe, hala ellerin kürekte ama sahilde biri el sallıyor selam mı imdat mı sevgi mi çözemedin, konsantren dağılıyor bazen bilirim, şimdi tanıyorsun adımı kazıdın sanırım ama nereye beynine, ruhuna kalbine? Kızmıyorsun konsantreni dağıtınca çünkü bazen verdiğim huzur yetiyor sana, seni mutlu ediyor muyum sorusuna sen bile cevap veremiyorsun, her an fay hatların hareketlenmeye hazır bana karşı, düşünmekten korkuyorsun. 

    Yaşanmamış, yaşansa da unutulması gereken zaman mı? Yaşadığım hiçbir şeye pişman değilim, öfkem yapamadıklarıma….. Allaha Emanet Ol. 





Yıldız Emine(15 12 2011) (15.12.2011) 
Kokusunu bilmediğim yabancıya; yazınızın hepsini bir solukta okudum.Bu yazılar insanı alıp bambaşka yerlere götürüyor.Yazılarınızdaki duygu yoğunluğu boğazımı düğüm düğüm etti..Tebrikler!...Devamını sabırsızlıkla bekliyorum.Ellerine ve yüreğine sağlık.SU EKİN... 
öneri (05.12.2011) 
Çoğu cümle aralarında noktalama işaretleri kullanmamış olmanız, mana denizinde gereksiz çalkantılara neden oluyor. Noktalamaya dikkat ederseniz yazınız daha anlaşılır olacaktır. 
cemal (05.12.2011) 
okudukça kafamı karıştırdın. var mı yok mu, hayal mi gerçek mi, olmuş geçmiş mi hala devam mı ediyor, peşinde misin, bekliyor musun, seviyorsun ama kaçıyorsun da. onun sevmesini istiyorsun, bence aç telefonu söyle.:) 
yabancı (05.12.2011) 

Aşk bir ateşmiş
Bulmak kısmet
Yanmak nasipmiş
Ama ateşi harlı tutmak
Tamamen marifetmiş

Çevremizde ne kadar saman alevi var
Bir karıştırsan etrafı
Ortalıkta hep küllenmiş yangınlar

Bir de nükleer santraller var
Enerjisi "sonsuz"muş gibi görünen
Milyonları aydınlatıp
Yürekleri ısıtan

Olumsuz yanları
var elbet
bu yazı gibi
Nükleer "atıkları"
Atıkların zararları
okuyanı kanser etme potansiyeline sahip olmaları
bir de gelecek kuşakların genetiğine darbe yapmaları

Ürünü
faydalı
öyleyse
kullanılmalı

Atıkları
zaralı
O halde
Ne yapmalı

Sağlam muhafazalar içinde taaa derinlere yollamalı::))


Ha bir de güneşi var bu işin
Siz benden daha iyi bilirsiniz
Ve onların yakıcı, yandırıcı sözleri:


Ben yürürüm yane yane
Aşk boyadı beni kane
Ne akilem, ne divane
Gel gör beni aşk n'eyledi?

Gâh eserim yeller gibi
Gâh tozarım yollar gibi
Gâh akarım seller gibi
Gel gör beni aşk n'eyledi?

Akar sulayın çağlarım
Dertli ciğerim, dağlarım
Şeyhim anuban ağlarım
Gel gör beni aşk n'eyledi?

Ya elim al kaldır beni
Ya vaslına erdir beni
Çok ağlattın, güldür beni
Gel gör beni aşk n'eyledi?

Ben yürürüm ilden ile
Şeyh sorarım dilden dile
Gurbette hâlim kim bile?
Gel gör beni aşk n'eyledi?

Mecnun oluban yürürüm
O yâri düşte görürüm
Uyanıp melûl olurum
Gel gör beni aşk n'eyledi?

Miskin Yunus biçareyim
Baştan ayağa yareyim
Dost ilinden avareyim
Gel gör beni aşk n'eyledi?

Yunus Emre


"Siz" diyorsun bana
"Sen" desen de olurdu
Ben ki yabancıyım sana
Sen "el" desen de olurdu

yazılarınızın devamını bekliyoruz


hakan zorlu (04.12.2011) 
"O, bizim günahlarımız için acı çekti, bizim haksızlıklarımız için ezildi, O'nun yaralarında biz iyileştik" Kitab-ı Mukaddes İncil'den...Yazınızı okurken boğazım düğüm düğüm oldu... Aklım "kokusu bilinmeyen yabancı" da...İzlerin farkına varır varmaz doru taylarla dört nala huzur iklimine koşacağım...Düşündükçe ezilen yüreğimin bir köşesinde, yoldaşları incitmeden çöl semasında yanacağımı bile bile ilerleyeceğim...Sembollere takılmadan, ritüellerin sarhoşluğuna bulaşmadan; en saf hal ile ve en önemlisi hesapsızca teslimiyete/adanmışlığa vakfedilen bir can'ı taşımak nasıl bir sevdadır, hakkıyla bilen beri gelsin...Heves ve arzular muvakkat, "aşk" ise baki...Müntesiplerinin kalbinde, "ebedi alem"in gönül sarayları taht kursun diye böyle yazmazmı İlahi Kitapların satır araları...Sandalın kokusu burnumuzu sızlatmıyorsa, biz hala sahildeki el'i farkedecek göze sahip değiliz demektir...Belli ki bu nefis yazılarınızla hemdem olmak / maharetli ellerde yoğrulmak kaderimiz olmuş...Tebrik ederim, elinize sağlık Ekin Hanım... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder