10 Şubat 2012 Cuma

Kokusunu Bilmediğim Yabancıya 6

 

Umutlar hayaldir acılar gerçek
Çileye mahkûmsun, kim ne bilecek
Ya bir kuru selam, ya bir top çiçek
Salmak istiyorsun,bırakmıyorlar.

     Seni başkasının bırak kendi nefesimden kıskandım. Nefessiz kaldım. İçime çektim diye vazgeçmedim. Sensiz geçen her günde sen beni özlemesen de, önemsemesen de seni özledim delice. Ateşler içinde yanarken aklımda sen vardın. Acaba iyi mi, iş yoğun mu üşüdü mü? Kokusunu Bilmediğim Yabancı kimsin sen? Bazen seni birisine benzetiyorum. İkiniz de alçak gönüllü olduğunuz kadar kendinizi ağırdan satıyorsunuz. Acaba diyorum bazen aynı kişi misiniz? İkinizin de kokusuna yabancıyım. İkinizde kurallar koymaya meraklısınız. Hep kaçaklardasınız. Sebebini bildirmeseniz de gizemleri oynuyorsunuz. İlk başta kokun yasaktı, sonra sesin şimdi görüntün sonra yazın. Niye unutuyorsun bende insanım benim de fay hatlarım var. Her kuralına boyun eğdiysem, bu seni sevdiğimden seni kaybetmekten korktuğumdandır. Yalnız unutma sessiz atın tekmesi pek olur. Benim fay hatlarım hareketlenirse depremlerim öncü olmaz yıkar her şeyi. Sana her gün daha çok bağlandığımı, seni her gün biraz daha fazla özlediğimi ve sevdiğimi fark ediyorsun. Korkuyorum her gün tehditlerinden. Ya bir gün ben kaçarsam senden? Bilirsin demiştim sevdim mi kaçmam lazım kırmam yıkmam.... En büyük korkum oluyorsun. En büyük yasağım olsan da, yasakları kırıyorum içimde. Daha önce denemiştim uzakları kaçmayı sanki yüreğimde sevgiyi taşımayacakmışım gibi yanımda her yere.... Hem senden uzağa kaçsam ne olur. Ben seni dünyanın öbür ucunda iken bulmadım mı? Mesafelerin sorun olmadığını ben sende öğrendim. Ey Kokusunu Bilmediğim Yabancı neredesin? Yokluğun bana nelere patladı şair Neşet KA. değişiyle;

3 kilo rakı
15 uykusuz gece
45 paket tütün
Ve yeteri kadar hüzne patladı bana 

15 günlük hasretin Demem o ki epeyce yükseldi MALİYETİN..

      Bilmedim taştan da yapılmış olsa da yüreğine hasret kalacağımı, elime verdiğin silahın her mermisinin barut yerine yasaklar olduğunu, zorlaya zorlaya önce senin yüreğini susturdum sonra kendimin. "Nefestin" soluksuz kaldım. Gel razıyım şimdi tırnaklarını geçir, kanat kabuk bağlamış kalbimdeki yarayı zaten paramparça idi. Kaç kişi kırmıştı ama sen gibi nefessiz bırakmamıştı. Yönümü kaybettim, her pusula kuzeyi gösterir, sende bana hep doğruyu. Gülmeyi unutan yüzümü güldürmüştün. Gözlerim ışıldamıştı tekrar sayende. Günlerdir uykusuzum, bitabım, harabım...

      3 gün önce "Dosttan öte sevgiliden az" ken senin için şimdi hiç bir şeyinim. Sen zorlamadın mı? Dilimden çıkan kıvılcımın ateş olmasına sen sebep olmadın mı? O koru sen ateş yapmadın mı, her yasağınla o koru sen körükleyip çoğaltmadın mı? Senin aklın yetmedi bende ki yüreğe, benimse kalbim ve Nefes'im. Sende yürek yok sevemezsin, belki sokakta bir çocuğa gülümsersin, şefkatle bakarsın bir an yüreğin varmış gibi gelir. Ama sen sadece sevdiğini sanırsın. "Özlem bitişi olan bir duygu tükenmeye mahkûm bir cihetle" demiştin. Gel o zaman tüket bu özlemi, bitir hasretimi... Yüreğine tutunabilmek, pozisyon alabilmek yürek atışlarına ahenkli olacak bir tarzdı. Hep sorardım "Senin yüreğin var mı?" —Film çektirmedim bilmem der kaçardın. Canın yanmasın diye can yakarsın. Sonra da benim canını yaktığımı söylüyorsun. Arada bir soruyormuşsun beni.

      Üzüleceksin ama daha ölmedim. "O" âşık olmayı yasakladı bana ve dedi ki "Mutlu Öl"

— Kalbimde ne varsa aklımdan nasıl geçiyorsa yazıyorum yazıları, bana ağır geliyor defalarca okunmuş üstünden geçilmiş düzeltilmiş yazılar. Bana sormuştu Abdullah  “Pedagojin ne?” diye. Olmadığını söyledim sasırdı. Yazdırana bak demiştim.

— Doğuştan deseydin. Kahretsin ben böyleyim işte malzeme budur yani evet bahane ararım dostluklarımı uçuruma atmak için ya da 130 la gelen tırın altına sokmak için.
Oklardan kaçarımız yok ama bazı şeyler hissedilmeli

—Yoo, canın yanmasın istersin, kimse dokunamasın dostlarına, dokunmazsın dosttan öte dediklerini uzak tutarsın canın yanmasın. Hissedilenlerde bazen söylenmeli

—Anlatılınca hiçbir kıymet-i harbiyesi kalmıyor

—Duymak ister bazen yürek

—Söz harcamak çok kötü bir şey israfın dik alası

—Ne yüreğini verirsin eline birinin ne birinin yüreğine dokunursun. Kimin oklarından kaçamadın peki?

—Sevdiğim sandığım fanilerin

—Sevdiğimi sandığım dedin. Bu ne demek yoksa benle konuşmak vakit kaybı mı? Unutma sen sevemezsin senin kalbin yok

—Yok, canım sen kim sevmek kim senin yüreğin yok.......... Dedin çok iddialı gibi

—İddialı tıpkı sevdiğini sanmak ya da söz harcamanın ısrar olması gibi— Olabilir sevdiğini sanmak, tek taraflı bir yaklaşım etkileşim, tepki yok. Sevgiyi coşku boyutunda yaşamak inancım bu taklidden değil, tahkiken. Çoğu zaman herkes kimi iyi bir eş, kimi zaman bulunmaz bir dost makamında racon kesiyoruz senle paylaşmaktan haz duyuyorum. sence sakıncası yoksa şimdilik böyle

— Canını yakıyorum değil mi, tuz basıp

—Sanki evet.

— Beni hiç özledin mi?

— Özlem bitişi olan bir duygu, tükenmeye mahkûm bir cihetle

—Veee bitmesi için ne lazım vuslat mı? vuslatla bitecek ama yaşandı mı?

—Zihnin dönme dolaplarında aramak gibi zahmete kim yanaşır?

—Ben nedir özlem diye sormadım ki

—Ona bakmak lazım
—Zihne gelebilmek önemli bir anda hatırlanmak

—Orda tutunabilmek pozisyon alabilmek yürek atışlarına ahenkli olacak tarzda

—Sana dokunmayı geçtim, seni düşünmek; dünyada verilen cennet molası. Beni özlemişsindir çok az da olsa. Sakın özlemi tanımlama. Kokunu değil herhalde. Niye senle konusunca gülümsüyorum belki o kadar gelmedin ki senden daha çok hayalini sever oldum. Yüzümü nasıl güldürdüğünü, her şeyi bıraktığımı sadece senle tamamlandığımı, Yüreğini merak ediyordur yüreğim. "Mükemmel insanı aramayı bırakalı çok oldu... İnsan gibi insan olsun yeter..." Belki zamanı durdurmayı, bu tıpkı dışarıdan bakınca dünyanın en umursamaz kalpsız insanı görünüp yazılarımı okuyunca şaşırmaları gibi. Senin tam zıddın, sen herkesin çok sevmesi ama kalbinin olmadığını bilmemeleri gibi.

       Göğsünde yatmasam yemin edebilirdim kalbin olmadığına

 —Boynuz+kulak = tümevarım / yanlış algı - saplantı = hayal denklem böyle artık 6 bilinmeyenli denklem

—Hem ben narçiçeğiyim ya arada suya ilgiye ihtiyacım oluyor güneşe sende espri ile veriyorsun suyu gübreyi—Harfler yazıya giderken oradan geçiyor yol üstü

—En büyük kumar tanımadan sevmektir. Çingene kapı çok senin kapın acık olmasa da, belki en büyük kapı senin açtığın

—Gönül kapısı....

—Evet

—Aralı ama tam açıkta değil hani

—Tümüyle kapalı olmasından bir parmak acık olması iyi değil mi?

—Yani ehven-i şer

—Ne demek o
—Kötünün iyisi
—Seni görmedim haber almadım ama kötü haberini almadım diye sevindim gibi yani

—Sandalın kokusu burnumuzu sızlatmıyorsa, biz hala sahildeki el'i fark edecek göze sahip değiliz demektir...—Sızlatıyor mu?-- :) çanak soru

—Sızlatmasa yazar mıydın bana
Sırat’tan incedir sevda köprüsü
Beraber geçelim tut ellerimden.
Niyet ak güvercin, vuslat gökyüzü Beraber uçalım tut ellerimden
Eee ellerimden tuttun da bırakma ellerimi demem lazımmış sanırım

—Temas yok unutma

—Ruhlar sanki buluşmadı temas etmedi. Kelimelerle duygularınla hepsinde yüreğin var. İçinde senden bir parça. Bazen bir çocuk görürüm göğsümün içine sokmak isterim, anlamam sonra bir anne bebeğini bırakıp da nasıl işe gider ya da çocuğundan ayrı uyuyabilir? Kızma bana bazen diyorum burada olsa göğsümün içine soksam orada kalsa.

—Teoriye mahkûm asla pratiği olamaz böyle biline—Kalbini düşün nasıl temiz olduğunu Allah’ım karsına getiriyor. Bak en iyi örneği benim. Öyle bir yürek taşıyorsunuz ki, nâra da açık / nura da.Gülümseyen yüz mü, gözlerindeki özlem mi? 1 gün bile ayrı kalmak 1 saat bıle özlemdir senin ıcın. Onlarsız gecen bakışlarını okumak zor değil benim için. Kelimelerle duygularınla hepsinde yüreğin var. İçinde senden bir parça. Çocuğuma baba olmaya layık olacak kısının eksikliği kokusunu bilmediğim yabancı.

—Aba altından sopa gibiydi teraziyi dengeleme kaygısı mı yoksa?

—Yoo, ne haddime. Kimim ki aba altından sopa göstereyim. Biz hep havalardayız terazide yerimizi biliriz öyle ağırlığımız olmaz. Bir tek baskülde çıkar ağırlığımız bizim. Yok, ne haddime asilik. “Uysal biriyim amma kuzu değilim. Kendini bilmeyen canım, deli değilim.”

—Şartlı duygu ifade etme sağlıklı değil ama olduğundan farklı görünme hoş değil kopma riski, sende hezeyana dönüşüyor. Özgüvenin tamdı senin öyle tanıdım çünkü

—Ne kelime etsem sana her şeyin sonunu tamam o zaman görüşmeyelim, ben böyleyim, diye bitirende sensin. Benim özgüvenim tam ama seni kaybetmeyi göze alamam. Uzaktan gönder avucunda yüreğini sıcaklığını temas etmeden olur mu?

Ben kimseyi kaybetmeyi göze alamam. Hele gidip de dönmeyecekse. Bu acıyı bir kere yaşadım. Allah ikinciyi bana yaşatmasın. Hele senin acını göstermesin. Uzaktan sevmeye razıyım, sen yüreğinin güzelliğini bilmesen de, fazla alçak gönüllü olsan da. Unutma "Nefessin, cansın" Akıl hastanesine kapatılan adam bağırır 'Siz beni bu odaya hapsettiğinizi zannediyorsunuz. Hayır! Ben sizi bu odanın dışına hapsediyorum."... 



YORUMLAR


fatma altay 
(04.05.2012) 

sessizliğimin sesi okudukça yaşıyorum, yüreğine sağlık mucizem.... 
yabancı 
(06.03.2012) 

"Artık çok uğramaz oldun" dedi yabancı
"Ay uzaklaştı da ondandır" dedi Deniz
"O ne demek" dedi yabancı
"Gel git yapmaya gücü yetmiyor" dedi Deniz
"Herkesi de mi boşladın" diye sordu yabancı
"Dünya boş zati" diye cevapladı Deniz
"Laftan anlamaz diyorlar" diye takıldı yabancı
"Halden anlamayanların yanında nedir ki" diye inceden giydirdi Deniz
"Sen yazmaya devam et, belki dank eder" dedi yabancı
"Kazdım kazdım boş çıktı" dedi Deniz
"Sen yağ da, gül bitirmeyen toprak utansın" dedi yabancı
"çok uzattın, yağ çekme" dedi Deniz
Uzadı yabancı.....

salyangoz 
(18.02.2012) 

ben seni hep güçlü görüyorum ,ama ne zaman gücüne dayanarak sana bişey söylesem kırılgan küçük bir kızla karşılaşıyorum ... sana bakarken ,seninle konuşurken seni büyük bir dağa benzetiyorum her sözünün her hareketinin güçlü bir dayanağı var yazılarını okuduğumda ise dağın tepesinde açan küçük kırılgan bir kardelen çiçeği oluveriyorsun...hassasiyetlerini öğreneceğim dostum... 
neşet KA 
(17.02.2012) 

ankara sanat kurumunda 12 eylül sonlarında savaş yurtaş(kavruk hasan) sen bi yozgatlısın şu klasik müzigi niye dinliyon bi söyle demişti.aman savaş anladıgımdan değil bi rüzgar esiyo bizim köyün başından çekerek ırmagını öpüyo karşı dagların ardına ne söylüyo bilmiyom demiştim.ve üstüne bi 70 lik (100 lük yoktu) daha içmiştik.Deniz Sol sen bizi sadece sol yanımızdan degil sagımızdan dört bi yanımızdan yakalıyorsun.( o vakitler 100 lük rakı yoktu şimdi savaş yurttaş yok) seni biraz daha okuyabilmek için savaşı bekletiyorum. 
DOKTOR 
(17.02.2012) 

İncir Reçeli tadında olmuş.Birkaç kez okudum kapattım.Yazamadım.Sorun nedir dedim kendi kendime, buldum.Yazıda yaşanmışlıklarım vardı hani misafir odası vardır ya arada kullanılır. Eskimesin diye özeldir ya işte öyle bir şey.Yar diyarında papatya kokusunda kaldı bedenim.Sağol varol. 
Karadaki Deniz Kızı 
(16.02.2012) 

Yabancı
Mesajın harıka da Su Ekin'in yüreğine laf geçmez anlamadın mı yazılarından. O iflah olmaz. Hani "İncir Reçeli" filminde diyor ya " Kusmak yok-Sevişmek yok" Su Ekin diyor "Yüreğini ver" KBY demiyor mu "Temas yok".
Ağlamakla lal tutmuyor hasretin dili
Anlamakla çözmek bir değil olmuyor
Bir vuruşluk sevda gibi zamanın eli
Yağmalıyor, yok sayıyor da
Öldürmüyor..
Çözüm hanginizin yüreğinde bilmiyorum ama Su Ekin akıllanmaz. 

Emine Yıldız 
(15.02.2012) 

Su Ekin,yine duygu yüklü yine heyecan ve yine özlem, merak ....Çok güzel olmuş ellerine ve yüreğine sağlık..... 
yabancı 
(15.02.2012) 

Katılmamak mümkün değil
ne güzel söylemiş söyleyen
Dinlemek lazım:


Senden bana yar olmaz
Olsa vefakar olmaz
Kışa çevirme yazımı
Çalıp dinletme sazımı
Küstürüp sen al nazımı
Yaralıyım yaralı
Her ağaçta bar olmaz 

Halis Ayhanlı 
(14.02.2012) 

Sayın Su ekinin ikazı ve Karadaki Deniz Kızı yorumcumuzun sitemiyle dün benim de yaşamış olduğum teknik sorunun ne olduğunu anlamaya çalışyoruz efendim. Teknik sorumlumuz siteyi genel bir gözden geçirmeye tabi tutacak. Şu an itibarıyla dilerim kayıp yorumumuz yoktur...
Bu arada, şunu da paylaşmak isterim ki, biz sitede mümkün olduğu ölçüde çok yazı ve yorum görmek, okumak istiyoruz. Çok çok genel ahlaka aykırı olmadığı, hakaret, küfür veya argo içermediği, katı ideolojik figürler yansıtmadığı ölçüde yzaı ve yorumları yayınlıyoruz. Bir sorun varsa biliniz ki, teknik bir sorundur bu, aklınıza başka kurgular gelmesin efendim...
Saygılarımla... 

Karadaki Deniz Kızı 
(13.02.2012) 

Hayirdir yaptığımız yorum önce yayinlanip sonra niye kaldırıldı. Sakıncalı mı bulundu? Daha önce yazdık yayınlanmadı şimdi yayınlanan kaldırılıyor sorun ne??? 
seyhan özbaş 
(11.02.2012) 

içimizde büyüttüklerimizin sözcüklere aktarımı... kutlarım. 
cemal 
(10.02.2012) 

diyaloglarla zenginleştirdiğin yazını, sanki bir tiyatro metni okur gibi okudum.
Güzeldi, eline sağlık. 

yabancı 
(10.02.2012) 



Sevenler bir türlü öğrenemeyecekler...
Beş duyuları hassasiyetlerini yitirmiş, akılları ah akılları kendini düşünmeye kapatmış.(bknz:mecnun)

Aşk şu demekmiş; sevdiğini bütün kötülüklerden azade görüp, bütün iyilikleri onda bilme hali. Büyüteçle soksanız onun gözüne gene de görmez O...

Şair demiş ama kimse dinlememiş;


Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar

Geçti istemem gelmeni
Yokluğunda buldum seni
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme artık neye yarar.
NFK


yüreğin aydınlık
sözlerin berrak olsun

hakan zorlu 
(10.02.2012) 

Savaşçı ruhuna bezenmiş yalınkılıç bir şövalye var sanki karşımda...Değişerek gelişme modasından ziyade kurulu sistem'e kafa tutabilme iştiyakı sizde "aşk" dantelini örüyor ruh atlasında gergef işler gibi...İçinizde yaşattığınız "ülke" nin bayrağını yâr'in üstüne dikerken sanki mızrak saplama telaşındasınız, niye??? Fetih kalıntılarının hüzün rengi size çok yakışacakken, çalakılıç dalıyorsunuz gönül cephelerine simsiyah Yemen hançeriyle hemdem olmuş hâlde,neden??? Zaptedilip yağmaya mâruz kalmış yıkık bir kalenin taşları kâderiniz olmuş sanki. Gayretiniz, üzerinden toz eksilen sur taşlarından muhteşem bir "saray" çıkarmakmı olacak yoksa, nasıl??? Sorularım boğmasın sizi, ya da kement gibi çekmesin karanlık dehlizlere...Şeyh Edebâli'nin kızı Malhatun bilseydi taşıdığı bereketin ve hissetseydi azâmet çınarın kökleri onda neşv-ü nemâ bulacak. Aklı başından uçup gitmezmiydi? Sizdeki gibi KBY hassasiyeti, vurulurmu acep Osman Gazi terazisinin kefesine bir takdir-i kıymet olsun diye??? Nefes'in "koku" suyla hayat bulduğunuz bu minbalde girişilen hoyrat diyaloglar sizi hangi zemine taşıyacak, doğrusu çok merak ediyorum...Selam ve saygı dileklerimle Ekin Hanım... 
MÜDÜR BABA 
(10.02.2012) 

DUYGULAR GÜZEL 
ece harput 
(10.02.2012) 

hocam merhaba. hocam dıorum cunku bı ogretmenıme cok benzettım ısımde aynı . bursa demırtaspasa eml ogretmenlık yaptınızmı 
candost 
(10.02.2012) 

Eline kalemine sağlık can dostum.yüreğini koydun herzaman ki gibi ortaya, yüreğini görüp kıymetini bilenlere ne mutlu, ne mutlu ki onlara rabbimin onlara seni lütfetseni mazhar olmuşlar; bilmeyenler ise o fay hatının harekete geçmesiyle bir enkaza düşünürler ve lutfa mazhar olamazlar.... 

3 Şubat 2012 Cuma

Balam Benim Aybalam




Bir anda kucağımda belirdin. Öpmeyi deli gibi istesem de, kokunu çektim içime. “Evet” dedim. “Bende bir şeyler bırakabileceğim geleceğe”. Çok sevmeliyim. Karnını sütle, yüreğini sevgi ile doyurmalıyım. 



Bir anne nasıl ayrılabilir yavrusundan, onu bırakıp nasıl işe ya da dışarı gidebilir. Çocuğunu başka oda da yatırınca gözüne uyku girer mi? Bir damla sütü boşa aksa içi yanmaz mı zebil oldu diye? Günlerce hiçbir şeye vakit yetmedi senden başka. Uykunu, banyon, beslenmen, alt değişimin derken vakit yetmiyordu bana. Sanki senin dışında yaşam durmuştu. Uzmanlık kurallarını yıkıyordum farkında olmadan. Herkese yapma dediklerimi şimdi kendi yavruma uyguluyordum. Sık sık kucağıma alıyordum. Tenimin sıcaklığını, kokusuyla yoğrul diye. Dişlerin çıkmaya başlayınca salya makinesine dönmüştün. Hep isterdin küçük parmağımla kaşıyayım ağzının içini. Az ateşlenmemiştin dişlerin patlayana kadar. Azıcık derdim hiç olmazsa bir saat uyusan da bende sızsam yanına köşene birazcık. Aslında dünyanın en uslu bebeğiydin birkaç gece dışında hiç uykusuz bırakmamıştın beni. Huzursuz olduğunda duşa girmiştim senle beraber. Yağmurda ıslanır gibi bana sarılıp suyun altında sakinlemiştin. Biliyordum belki hata yapıyordum seni mümkün olduğunca yakınımda yanımda tutarak. Sonuçta çalışan bir anne idim. Ya ben işe başlayınca, yokluğum yaralamayacak mıydı seni? İlk dişin patladığında diş hediği yapmıştı teyzen sana. Ben öyle adetleri çok anlamıyorum diye. Eve ilk girdiğinde mevlüdünü onun ayarladığı gibi. Benim gözüm senden başkasını görmüyordu ki. Kızmıştı. “Benimde iki çocuğum var. Bu kadar ilgi olmaz diye” Sen benim karnımda değil yıllardır yüreğimde büyümüştün. Onlar yavrularını 9 ay taşıdı, ben senin geleceğin günü bir ömür boyu bekledim. 

Aslında biliyor musun benim kuralları ilk yıkışım değil? Senden evvel yuvada çalışırken, nöbetçiyken gece yarısından sonra giderdim bebeklerin yanına. Bakıcı anneler banyo yaptıracaksa bende yardım ederdim. Beslerdim. Gazlarını çıkartırdım. Birini kucağıma aldığımda hepsi başlardı ağlamaya “beni de al” der gibi... Birinin beslenmesi bitip, gazı çıkartıldığında, diğerini aldıysam bıraktığım daha çok ağlardı. Saatlerce kalabilirdim yanlarında. Aslında onların en büyük ihtiyacı kucaktı. Anne sıcaklığı sevgisi ilgisiydi. Bazen evlatlık ya da koruyucu aile verdiğimiz çocuklarımızı ziyarete getirirlerdi. O zamanlar da anladım çocuğu besleyenin mama kadar anne sevgisi olduğunu. 

İnşallah güzel mutlu günlerimiz olacak. Sana yazılan yazıları okuyacaksın büyüyünce. İnsan kokusunun insan için niye önemli olduğunu o zaman anlayacaksın. Seni seviyorum yavrum... 




YORUMLAR


Karabina 
(21.06.2012) 

Ana başta taç imiş,
Her derde ilaç imiş,
Bir evlat ihtiyar olsa da;
Anaya muhtaç imiş...

Yürekleri merhametle dolu olan annelerimizin çoğalamsı dileğiyle,

"İnsanların içinde insan gördüğümde alnından öpmek" 

hakan zorlu 
(10.02.2012) 

Buram buram anne kokan nefis bir yazı okudum. Cümlelerin kuruluşunda kelimeler, sırasını bekleyen koyun gibi. Vakti zamanı gelince alıyor yerini usul usul.Öylesine kadife bir sarıp sarmalama var üslubunuzda, kulağa düşen "uçan tüy" gibi. Telaş, heyecan ve umutlar hep "anne" refleksinde hayat buluyor yalın bir biçimde. Elinize sağlık Ekin Hanım... 
neşet KA 
(06.02.2012) 

Hüdaya emanet ol. 
neşet KA 
(06.02.2012) 

Rahmetli annen olsaydı "böyle güzel yazacagına bul münasip bi koca doğur" dermiydi ? Bilemiyorum ama şunu çok iyi biliyorum,eminim "ben ne güzel bi kız doğurmuşum bu kız benden de güzel ana olur komşular"derdi.İşin edebi kısmına dair ahkam keser gibi iri iri laflar etmek istemiyorum ayrıca haddim de degil velakin iki satır laf etmezsekde muhabbet yarım kalıyor gibi.İnsanın iç güzelligi eline yüzüne yansırmış ebem öyle derdi.Senin ayrıyetten (çift "tt")kagıdına kalemine de yansıyor.Deniz hanım.deniz olmakda yarar.İclale de selam söyle rastlıyorsun ara sıra. 
yabancı 
(05.02.2012) 

bu sefer uzun bir ara verdiniz
bir deniz gibi bereketli olsun kaleminiz
özletmeyiniz



ORDA BİR ÇOCUK... BURDA BEN

Bir ana gülümserken yorgun ve güzel
Yüreği müjdelerle tüy gibi hafiflerken,
Orda, bir çocuk doğar sımsıcak dünyamıza
Burda ben...

Dal nasıl, yaprak nasıl, ekin nasıl büyürse
Toprak nasıl uyanırsa bir incecik yağmurdan
Orda bir çocuk büyür yumak yumak bir nurdan,
Burda ben...

Koştuğu, atladığı, durduğu, uzandığı,
Düşüp kaldığı yerlerde gözbebeğim var.
Orda, toz-toprak içinde bir çocuk ağlar,
Burda ben...

Ne oyun oynamak ister, ne uyku ne su,
Ne elişi resimleri gönlünü alır.
Orda, bir uzak evde bir çocuk yetim kalır,
Burda ben...

Dokunsam, martı gibi uçup gidecek sanki,
Solgun yüzlü bir avuç kar.
Orda, bir gece yarısı, bir hasta çocuk sayıklar,
Burda ben...

Birden bire uyanır bir ana uykusundan,
Sapsarı bir korkuyla bakakalır nefessiz.
Orda, sabaha karşı bir çocuk ölür sessiz,
Burda ben...

Yavuz Bülent BÂKİLER

Su perisi 
(05.02.2012) 

Allah kimseyi evladından ayırmasın 
doktor 
(04.02.2012) 

Dünyanın en masum mahlukatıdır çocuklar.Mahlukat dedim çünkü Yaratılandır mahlükat. Kimi kıymet bilmez çünkü kolay bulmuştur.Belkide hiç aramamıştır.Benim gibi bir umut deyip 10 senedir arasalardı Yuvalarda bu kadar iş düşmezdi sizlere .Varsın olsun bunda da vardır bir hayır. Yüreğine sağlık 
yabancı 
(03.02.2012) 

yüreğine sağlık
kalemine bereket

anneliği ve aileyi
her ortamda anlatmalı
ve bütün değerlerin yıkıldığı günümüzde
sağlam bağlarla birbirimize bağlanmalıyız


annelerimiz ve sevgili yavruları için
şairin dediği gibi:

İlk kundağın
Ben oldum, yavrum;
İlk oyuncağın
Ben oldum.

Acı nedir
Tatlı nedir... bilmezdin
Dilin damağın
Ben oldum.
Elinin ermediği
Dilinin dönmediği
Çağlarda, yavrum
Kolun kanadın
Ben oldum
Dilin dudağın
Ben oldum.

Belki kıskanırlar diye
Gördüklerini
Sakladım gözlerden
Gülücüklerini...
Tülün duvağın
Ben oldum!

Artık isterlerse adımı
Söylemesinler bana
'Onun Annesi' diyorlar...
Bu yeter sevgilim bu yeter bana!

Bir dediğini iki
Etmiyeyim diye öyle çırpındım ki
Ve seni öyle sevdim sana
O kadar ısındım ki
Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim
Gün oldu kırdın...
İncinmedim;
İlk oyuncağın
Ben oldum.. Yavrum
Son oyuncağın
Ben oldum...

Layık değildim
Layık gördüler
Annen oldum yavrum
Annen oldum!



Arif Nihat Asya


Halis Ayhanlı 
(03.02.2012) 

Anne sevgiisni ve çocuğun şefkat ve sevgi ihtiyacını o kadar güzel ve duru ve etkili anlatmışsınız ki, okurken çok duygulandım.
Annenin şefkati ve çocuğun sevgi ihtiyacı hala dünyanın en güçlü iki duygusu...
Dilerim bu yazınız bir başlangıç yazısı olur efendim. Nice yazılarınızı okumak dileğimle...