2 Ocak 2012 Pazartesi

Bir Domuz Gribi Vakası




2009 yılında tam domuz gribinin en yoğun döneminde Amerika’da Kuzey Dakota’da ilk önce arkadaşlarının yanına gitti. Evde kızı hastalanınca annem babam usulü yoğurt çorbası yaptım ve onlara da öğrettim. Kız odadan çıkmıyor bize bulaşır gribi diye. 5 gün hiçbir şeyim yok. 6. gün (1 gün sonra yola çıkacağım yaaa.) bir grip bende burnum akıyor ateşim çıktı nefes alamıyorum. Neyse gece ve gündüz dozları farklı olan grip ilaçlarından aldım. Arkadaş bana newsweek den bir makale okuttu. Grip için ceviz fındık fıstık gibi çerez ve sebze yiyin diye. Zaten Açık büfe yemekten palamutken olmuşum ton balığı gibi, önümde kâse ile çerez, yanında sebze suları ve meyve çayları 2 gün geçti. 7. gün öğleden sonra iyiyim. Havaalanına gittim bir hapşırık, gözlerim akıyor. Herkes eldivenli maskeli. Neyse istedim bana da birkaç maske verdiler millete gemcesin diye. Ama Domuz Gribinden şüphelenirlerse yandım. Hastanede karantinaya alacaklar. New York gezisi yatacak. Otel param yanacak, Türkiye’de izin sorun olacak ve en kötüsü bana ya iğne vururlarsa, tamam İngilizcem şükür iyi de ben hemşireye nasıl yalvaracağım. “Yasın okumam bitsin öyle yap iğneyi” (benim korkuma Fatiha filan yetmiyor) diye. Neyse uçağa bindim. Chicago’da havaalanında maskeliyim. Bir grup Türk öğrencide yan masada muhabbetleri şu;

Kız – Yaaa ben size demedim mi gribim maske takayım?
Erkek- Lan niye takacaksın
Kız- Ama karıya bak grip takmış
Erkek- Lan biz Türk’üz Domuz gribi bize işler mi? Hahahaha

Aynı uçağa bindik. Gerekince İngilizce konuştuğum için bunlar fark etmiyor benim Türk olduğumu, yüzümde maske var, güldüğüm belli olmuyor. Uçakta önüme oturdular.
Kız- Yaaa karıya desem bana da maske verir mi? Ya da hostesten nasıl isterim dedi.
Bende kıza el işareti ettim çok şaşırdı yanıma geldi eğil diye işaret ettim. Eğildi.

-Bana da bu karınınkinden demen lazım ama Türkçe bilmez hostes dedim.
Kız bir anda bağırdı

-Lan bu karı Türkçe biliyor diye! Millet durdu ve kahkahayı bastık.

Neyse New York’ta hostelda (pansiyon benzeri otel) yerim hazırdı. Resepsiyondaki çocuklarda Cezayirli Müslüman gençlerdi. Bana alt katta 4 kişililik bir oda verdi odalar çoğunlukla 8–12–16 kişilik ve kadın erkek karışık. Ama aşağı odayı özellikle bayanlar için tutuyorlarmış. Doktora gideceği hala korku büyük elimde bir torba Baby Carrot (Bebek havuçlar 3–4 cm boyunda küçücük temızlenmiş yemeye hazır havuçlar. Yanımda su yerine acılı sebze suyu, cebimde yemiş dolu. Bu enerji ile halim olsa uçmam lazım ama nerde. Gündüz ilaçları iyi de gece hem tüm gün gezmekten, hem de ilaçların etkisi ile yattığım yerı bilmeden uyuyorum. Hostelda çok öksüremiyorum aksıramıyorum. Biri şikâyet etse karantinaya alırlarsa aşı yaparlarsa hayatım kayar. Hürriyet Heykeline gideceğim gemi ile ama ne fırtına var. Göz gözü görmüyor. Neyse zar zor kaç aranmadan sonra bindik gemiye. (12 Eylül sonrası aramak saplantı olmuş Amerikalılar da Yerli yabancı demeden arıyor. Bizim ayakkabılar sürekli elimizde. Ayakkabılarda her seferinde çıktığı için) Kulaklığı taktım Ipod dan şarkı dinliyorum. Zaten yüzme bilmem, sudan ödüm patlar. Yeleğin bol depolandığı bir banka oturdum. Hanı batarsak bu gövdeye bir hava yastığı yetmez, ikisi üçü beraber olsun diye. Kulağımda da “başına bir hal gelirse canım, dağlara gel dağlara” ezgisi var bende eşlik ediyorum. Ne dağı karaya basayım yeri öpeceğim. Nasıl olsa kim bilecek koca Amerika da bu ezgiyi kim ne diyecek özgürlükler ülkesinde. Bir ara kaptan bir şey dedi diye şarkı söyleye söyleye kulaklığı çıkardım. Arkada yurttan sesler 5''li erkek korosu devam ediyor “dağlara gel dağlara” diye ezgiye. Karaya indik, yeri öpeceğim yok olmaz önce arayacağız, gene aldık ayakkabıları ele. Aranma bitti herkes heykelin önüne geçiyor ben de bir koşturma arkasına bakayım istedim. Türk aklı ilk önce arkadan çektim resmi:) Tüm gemi ön tarafta poz veriyor ben arka tarafta fotoğraf çekiniyorum. Bir başka zamanda Türkiye de karantinaya alınışımı anlatayım. Yada Uçaktan zehirlendim diye nasıl atıldığımı, alkol duyarlılığım yüzünden nasıl bilmeden sarhoş olduğumu… 

YORUMLAR


yabancı 
(20.01.2012 00:35:02) 


Amerikada mum gibiyiz hepimiz, ülkemize gelince hepimiz aslan kesiliriz. Amerikada kurallardan korkarız, polisten korkarız, cezadan korkarız, hepimiz köyden indim şehre oluruz, sonra köyümüze döner kimseyi beğenmeyiz.
Bence... 

skydiver26 
(19.01.2012 19:21:51) 

Ben bu hikayenin sonunun sonunu çok iyi biliyorum, nihayetinde kabak benim başıma patlamıştı....:))))) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder