7 Kasım 2011 Pazartesi

Kokusunu Bilmediğim Yabancıya 1


"Yaz" diyorsun bana
Kağıt kalem yazmak için yeter mi?
Dağlar gibi sıralıdır dertlerim
Satır satır anlatmakla biter mi?
(Abdülkerim Kasım Baltacı)

      Nerden başlayacağım, nasıl anlatacağım içimdeki öbür beni sana? Her gülüşümün bir gözyaşı olduğunu, gülüşümün kahkahamın yüreğime batan cam kırıkları olduğunu... Zamanın da çok sevmişken, yapılan bir hata ile onu kaybetmeyi, tüm hayatının raydan çıkmasını, içinde tek bir kıpırtı uyandırmayan birinin peşinden kaçarken asıl kaçtığımın hayat ve doğrular olduğunu. Nereye gidersem gideyim geçmişimin, hayatımın doğruların hep benle olacağını ben ne kadar yalan yanlış bir hayat yaşasam da. Onu sevebileceğimi düşünmüştüm, yâda saygı duyacağımı. İnsan sevgiyi saygıyı kazanırmış davranışlarıyla, sevgi saygı olmazsa bu nefrette olabiliyormuş. Yüreğimde hiç kin gütmedim. Hiç küs kalamadım. Her ne kadar"Kırıldığım dağın odununu kırk yıl yakmam" desem de, hem büyüklük bende kaldı. Hep birilerini kırmamak için kırıldım, hep birileri için yoruldum, ezildim. Yorulduğumu hissettiğim bir gün aynada kendime baktım ki un ufak olmuşum. Yüreğimde çıkan her fırtınada savrulmuş parçalarım. Şimdi sana dışarıdan insan gibi görünsem de kalbi yok benim. Un ufak olmuştu, fırtınalarda savruldu. Sevmeyi bilmiyorum bu yüzden. Seven birini görünce kırıp kalbini kaçıyorum. Sevmek güzel bir şeydi sanırım ama ben tadını unuttum. Her sevgi de darbe aldım. Sana anlatacaklarıma bunla başlayayım. Bakalım neler çıkacak benim kilitler altında ki odalarımdan....
        Kokusunu bilmediğim kişi nerden başlamalıyım anlatmaya. En sondan en çok canımı yakandan mı? İnsanın duyguları kokularından anlaşılırmış. Ben onun kokusunu bu kokusunu bu kadar iyi bilirken, neden anlamadım hislerini bana. Her seyim sanarken onu bir an da kimsesiz bırakmadı mı beni kor kuyularda. İlk defa insanlar beni öyle gördüğünde sasırmıslardı. Günlerde tek kelime etmeden bir noktaya bakarken gözyaşlarım akarken kendiliğinden soramamışlardı içimdeki beni nasıl öldürdüğümü. O gece yalanları ortaya çıktığında çığlıklarım yırtmamış mıydı onun kulaklarını. Ağlamıştım, çığlık atmıştım en sonunda yorgunluktan mı sesim kısıldığı için mi, gözyaşım tükendiği için miydi kıvrılıp kalmam anamın rahmindeki gibi. Her yerde kokusunu bırakmıştı. Her yerde izini. Neye dokunsam o yok muydu? Unutmak istedikçe gözüme batmadı mı herşey. Şimdi bakıyorum onu yaşanılanları unutmak mümkün değil, ama puslandırmayı başladım geçmişimi. Sen bilmeden yardımcı oldun biliyor musun? Kokusunu bildiğim kişi beni yıktı ama bilmeden kokusunu bilmediğim bir kişi ayaklarım üzerine kalkmam için destek oldu. İşte bu yolculuğa da senin sayende çıktım. Sen istedin hakkımdakileri bilmeyi.

          Hiç bir zaman bir konuyu tam yaşayamadın anlatamadın. Yaşadıklarımın sebebi ne olabilirdi? Hep ben sorardım insanlara neden geçmişteki hangi olay buna sebep oldu? Bu soruya verecek cevabım neydi? Babamın taaa en başta ve ömür boyu anneme yaptıklarımı? Benim önümdeki modelim kimdi? Neden sevince sevilince kaçtım. Ama kaçarken hep kırdım beni unutsun nefret etsin diye? Bunlar bin sonraki yazımda belki öne çıkacak. Allaha emanet ol....


Rıza BAŞTÜRK 
(11.07.2012) 

Sizi tebrik ediyorum yazınız çok güzel ve üç şeyi çok güzel işlemişiniz
karanlık ve aydınlık. bunlar arasına sıkışmış gizem ve sır bunları biri birinden ayırt edip işığa doğru çıkmak aynı kirpıt tanesinin yanarken kendiliğinden sönmesi gibidir. söner sönerde ama siz yeniden bir kipriti yine çakarsınız işte eyer yeniden çakabiliyorsanız işte azda olsa bir işığınız ve de o işıkta gördüğünüz bir umudunuz varsa işte sizin için sevabıyla ,günahıyla bir yaşamınız geride kalmıştır demektir,bu kirpit tanesi işığını sonsuzlulaştırmayı becere biliyorsak ayne yaşıyor ve yaşatıyoruzdur ustat ne diyor biliyormusunuz HAYAT HAYAT OLSAYDI İSMİ GÖNÜL OLURDU GÖNÜL GÖNLÜ BULSAYDI BOZKIRLAR GÜL OLURDU. daha nice nice yazılarınızda buluşmak dileklerimle sevgi ile kalın 

atabey 
(10.06.2012) 

sukut çok şey ifade edebilir ama dil söylemezse sukut kabulden ikrardan sayılır.yürek yanıksa göz söyler gözde bakıp kaldıysa pişmanlık akla gelir...ağlamayana meme vermez anneler ama çok ağlayana da verilmez? 
alp 
(11.04.2012) 

sevgi, acı ve özlem hepsi insan için ayrı güzel ama yaşabilmek
hepsi içinde deger bulabilmesi önemli
duyguları düşünmeden yaşabilmektir esas olan hayatta ama insan bu degilmi zaten uçurtmalar rüzgara kapıldıgı için degil karşı koydugu için uçarlar her ölüm yeni bir başlangıç tır.bu dguları hissedebilmek ,yogurmak kalbinde belkide ama bunların tammamı bize ait olan özel şeyler bu yaşabilmek tadını çıkartmak olsa gerek amaç
hoş ve içten bir yazı insanı yazmaya ve düşünmeye geçmişe yolluyor tebrikler 

fatma altay 
(10.04.2012) 

Tebr ediorum sizi SESSİZLİĞİMİN DİLİ iyiki varsınız....... 
kürşat 
(15.02.2012) 

çok hoş ve anlamlı..tebrik ederim.. 
Doktor 
(30.01.2012) 

şairin dediği gibi bakakalırım giden geminin ardından atamam kendimi denize.kalbinin büyüklüğüdür seni büyüten.bazen platonik olur yıllar unutturamaz adam gibi sevmeler vardır ya kalmışmıydı yüreklerde derken hala yenidir sıcaktır fırından yeni çıkmış ekmek gibi.

ilke coşkun 
(16.01.2012) 

Ara... Boşluk... Kendinden kaçmanın içindeki yeni adı. Bunca zamandır kelimelerinden kaçışının cevabını vermekte zorlanıyorsun. Oysa dönüp dolaşıp geleceğin yer yine kelimeler dükkanı oldu. Senelerdir vazgeçemediğin tek şeye, harflerin ahengine takıldın yine. Delirmelerden geldiğin şimdiki yerde eski sayıklamalarını aradığını mı düşünüyorsun, yoksa bilmem kaç kere vazgeçişlerinin acısını mı çıkartıyorsun bu kaçışlarla ha? Kimse bilemez oysa. Senden başka kimse bilemez sırılsıklam çıktığın limanlarda ıslaklığın aslında ruhuna işlediğini. Sahi yüzleri neye benziyordu vazgeçişlerin? Kaçışların vücutları nasıldı? Artık bir önemi kalmadı. Sıcak bir gövdeyle, güneş gibi bir yürekle dinlendirdin ruhunun nemli yanlarını... Peki şimdi ne kaldı yazacak geriye?

Daha çok şey varmış oysa yazılacak geriye... Senden sonra geleceklere söylemen gereken bir çok şey. Çünkü her vazgeçişin insanı 'buna değecek mi?' diye soracaktır kendine. Sorduğu soruların cevapları sende. Sende gizli cevapları söylemek zorundasın onlara. İşte bu yüzden kelimelerinden kaçamazsın.

"Allah ne bilsin benim derdimi abi be ya? manitası mı olmuş hiç? ben sana ediyom duayı. sen gider anlatırsın." diyenlerin susmayan ellerisin. Koşmaya devam. Yol da bizimle koşarsa biter mi bu yol diyorlar. Biter... Sen kafanı yorma, biter...

Hoşbuldum... 

cadı 
(07.01.2012) 

İnsanlık için umutluyum bu yazıdan sonra. Ne güzel şeydir,sevginin bu denli yüceltilmesi.Sevme nin bu çeşiti anlayan için bir hikmet.Anlamayan için ise büyük bir fırsatın kaçması.Bir insanı sevmek bir bütün olma isteğini doğasında barındırırken,aynı doğa sevenin özgür kalma isteğinide barındırır her zaman içinde. 
Karadaki deniz kızı 
(24.12.2011) 

İnsanların duyguları kokularından anlaşılırmış diyorsun ya arkadaşım o yüzdendir sanırım insanları tanıyamıyorum.Ama şu varki sevmekten hiç vazgeçmemek lazım bence,yorulmamak...Hele ki gerçekten sevmeyi bilipte "bilmem ben" diyenler...sevgiyle kalın.hoşkalın 
hacer 
(15.12.2011) 

tebrikler yüreğinize sağlık.. 
serden 
(07.12.2011) 

Bu kadar güzel edebi tadları yakalayacağını tahmin etmiyordum açıkçası.Tebrik ediyorum.Bazen ruhumuz sevgiyi yaşamak için yalanlarla avutulmak isteyebilir ama bedenlerimiz yalan söylemez.Bazen o diye ellerimizi tenimzide gezdirdiğimizde aslında ne kadar sevgiye hasret kaldığımızı hissederiz.Hepimiz sokak kedileri gibiyiz.bir gün arkadaşımı ziyarete gitmiştim,sakin bir yerde ağaçların altında oturup bişeyler yerken bir kedi geldi hemen elimdekini paylaştım,eğilerek önüne yavaşça koydum ama kedinin derdi yemek değildi hemen yüzünü ellerine sürdü defalarca!içim sızladı o an bir farkımız yoktu ikimizinde sevgiye ve sevilemye ihtiyacı vardı.kedi gibi sevdiklerimizin kucağında mayışmak dileğiyle:)
bye 

yıldız 
(20.11.2011) 

Bu yazıyı okuduktan sonra keşke hayatımızda tanıdıklarımız ya da tanıdığımızı sandığımız kişiler yerine kokusunu bilmediğimiz yabancılar olsa diyesi geliyor insanın... 
Kırmızı Keman 
(10.11.2011) 

O kadar çok sevmişsiniz ki "sevmeyi bilmem ben" diyerek intikam alıyorsunuz bırakıp gidenden. Hatırlamak istemiyorsunuz nasıl da güzel sevdiğinizi. 
cemal 
(09.11.2011) 

güzel kokan insanlar... 
hakan zorlu 
(08.11.2011) 

mazideki yaşanmışlıkların bıraktığı derin izler, ancak bu kadar net izdüşümü bırakabilir günümüz gelgit'lerine...duygu patlamasının etrafa saçtığı acı / endişe / ızdırap ve korku kırıntıları sanki fitili çekilmiş barut deposu gibi heyecana sürüklüyor biz okuyanları...devamının geleceğinden en ufak bir şüphemiz yok..."kalem" sitesine renk kattınız / hoşgeldiniz su ekin hanım!.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder