25 Temmuz 2014 Cuma

ÜÇ NOKTA

Müsaadenizle efendim. Böyle yazılar kalmamalı yorumlarda.

bu sevda rüzgarı öyledir ki lambada titreyen alevi dahi üşütür...sevenlerin yarası hiç iyleşmez... kabuk bağlar...acılar depreşince tekrar kanar...sevdanın özlemi de, hasreti de hiç tükenmez...yavaş yavaş kanar içimizde...anlaşılamazlığımız belkide bu sebeptendir,cümlelerimizdeki kifayetsizlikte...biz kara sevdamıza sevdiğimizi yazalım kelimelerle...o okusun inş. kelam diye...
çok yazdım … şimdi yazmaktan çekiniyorum ama yine duramadım…Sevdasını kaybetmiş,mutlak kavuşması mahşere kalmış,aşıklar kervanının bir yolcusuyum işte…o’nu çook uzun yıllardır seven, hissettiğini hisseden,acısını yaşayan bir insanım….bazen düşersin çamurlu bir çukura ,çamur sıçramasın istersin o masum yüreğe…sonrası mı hasret kalırsın yokluğuna bile…ben hasreti ile yanmıştım...o elimden tuttu….yolumu kaybetmiştim…kalbi ile yola koydu…o bana sevdanın, şefkatin ne olduğunu, sonsuz sevginin nasıl olduğunu masum kalbi ve merhameti ile gösterdi…ben ise sevdasına köle oldum ki, ona olan sevgim ve ömrüm ziyan olmasın…onun uğruna canım gitsin diye ant içtim, sevdiğim andan beri… gözüm önüne geldiği her an yeniden aşık oldum...çok sevdim, sevdikçe korktum, korktukça daha çok bağlandım, bağlandıkça kördüğüm oldum… bu korkulardan kurtulmak için dört döndüm… ama nafile…kurtulmanın tek yolu onu devamlı anmaktı… ismini anınca rahatlıyordum…bu sebeple gözlerime resmini işledim ilmik ilmik…kalbimi de ona emanet ettim… ama, ne mutlu ki onun kalbine sahip olan insana…değerli yazar;derler ki insan sevince ya veli ya deli olur…zannımca siz çocuk kalbiniz ve merhametiniz ile veli, bense bir deli olma yolunda emin adımlarla devam ediyoruz… Hz Meryem'e en hayırlı evladı veren Allah sizede inşallah hayırlı bir evlat verir…kaleminize ve kelamınıza kuvvet… saygı ve muhabbetlerimle….Allah'a emanetsiniz…


Ne kandil kutlayabildim, ne içimden geldiğince cevap verebildim. İnsanların iki yüzlülüğü, gereksiz yargılamaları, yalan söylemeleri derken; Nasılsın diyen dosta iyiyim derken gözlerden yaş süzülür hale geldik. Dil dostu yaralamayayım derken, göz yalanı beceremedi. Sanırım gidenlerin ardından dökülen gözyaşı, onların yüreğimizde kirlettikleri yerleri bir nebze olsun temizlemek için akıyor. İnsanı gitmeler kadar yalanlar yıkıyor. 
Köyde düğün olacaktır, civardan misafirler gelmeye başlamıştır. Genç Abdurrahim köyünde bir genç kız görür, ailesiyle komşunun düğününe gelen misafir kızdır. Tanışmak nasip olur, Şefkatli, merhametli, muhabbetli, güler yüzlü, yumuşak huylu manasında ki mihribandır bu. Misafirlikleri ilerledikçe aşk da ilerler. Bir sabah Abdurrahim kalkar ve Mihriban adını koyduğu sevdalısını görmeye gider, gider ki misafirler gitmiştir. Abdurrahim’in dünyası değişmiştir hayat manasızlaşmıştır, aşk acısı yüreğini yakmıştır. Bu halini gören ailesi kızı bulmak için Maraş’a gider, uzun aramadan sonra kızın ailesini bulur ve kızı isterler. Önce kız küçük derler, bahane bulurlar bakarlar ki Abdurrahim’ in ailesi ısrarcıdır gerçeği söylerler: “kız nişanlıdır.”. . Ailesinin halinden olumsuzluğu sezen Abdurrahim kızın nişanlı olduğunu duyunca da : “ Bir daha bu evde ismi anılmayacak ve konusu geçmeyecek.” Der. 7 yıl sonra aşk ateşinin sönmediği anlaşılmıştır. 


Sarı saçlarına deli gönlümü 
Bağlamıştın, çözülmüyor mihriban 
Ayrılıktan zor belleme ölümü 
Görmeyince sezilmiyor mihriban 

Yar, deyince kalem elden düşüyor 
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor 
Lambada titreyen alev üşüyor 
Aşk kâğıda yazılmıyor mihriban 

Önce naz sonra söz ve sonra hile 
Sevilen seveni düşürür dile 
Seneler asırlar değişse bile 
Eski töre bozulmuyor mihriban 

Tabiplerde ilaç yoktur yarama 
Aşk değince ötesini arama 
Her nesnenin bir bitimi var ama 
Aşka hudut çizilmiyor mihriban 

Boşa bağlanmış bülbül gülüne 
Kar koysan köz olur aşkın külüne 
Şaştım kara bahtım tahammülüne 
Taşa çalsam ezilmiyor mihriban 

Tarife sığmıyor aşkın anlamı 
Ancak çeken bilir bu derdi gamı 
Bir kördüğüm baştan sona tamamı 
Çözemedim çözülmüyor mihriban 

Bu şiir türküye dönüşünce de duymayan kalmaz tabi Mihriban da. Bir mektup yazar Abdurrahim’e “Unutmak kolay değil” der. Abdurrahim ikinci bir şiir yazar:

“Unutmak kolay mı? ” deme, 
Unutursun Mihriban’ım. 
Oğlun, kızın olsun hele 
Unutursun Mihriban’ım. 

Zaman erir kelep kelep.. 
Meyve dalında kalmaz hep. 
Unutturur birçok sebep, 
Unutursun Mihriban’ım. 

Yıllar sinene yaslanır; 
Hatıraların paslanır. 
Bu deli gönlün uslanır... 
Unutursun Mihriban’ım. 

Süt emerdin gündüz-gece 
Unuttun ya, büyüyünce... 
Ha işte tıpkı öylece 
Unutursun Mihriban’ım. 

Gün geçer, azalır sevgi; 
Değişir her şeyin rengi 
Bugün değil, yarın belki 
Unutursun Mihriban’ım. 

Düzen böyle bu gemide; 
Eskiler yiter yenide. 
Beni değil, sen seni de 
Unutursun Mihriban’ım.

“Mistik bir olgunlukla, Son bir kez diyor, Son bir kez daha görmek istemezdim. O beni hayalindeki gibi yaşatsın, ben de onu hayalimdeki gibi. O aşk, masum bir aşktı. Güzel bir aşktı. Bırakalım öyle kalsın.”
1960 yılında yaşadığı ölümsüz aşkı kelimelerle ebedi kılan Abdurrahim Karakoç’un gerçek adını gizleyip, Mihriban diye seslendiği o güzel Anadolu kızının hikâyesi bu...

Allaha emanet....

11 yorum:

  1. değerli yazar çok naziksin teşekkür ederim...blogda yazılan yazılar ve yorumlar artık sizin tasarrufunuzdadır...
    üstadtla bir gün sohbet imkanımız olmuştu...üstada, Mihriban unuttumu diye sormuştum...kendine has üslubu ile bir hikaye anlatmıştı...hikaye şuydu;
    birbirlerini çok seven iki genç ...genç sevdiği kızı alamamıştı...genç, kendini şiire verdi...zaman geçtikçe büyük şair oldu...aradan çok uzun zaman geçti..bir gün sevdiği kızla karşılaştı...kız dedi beni tanıdınmı...şair;boynunu büktü...ben dedi karasevdan seni şair yapan kişi deyince..şair;o zaman yanındaki adam neden benim gibi değil dedi...
    velhasıl ölesiye sevmek başka imiş...öylesine sevmek başka...
    tabi bu şair kimdi öğrenemedik...sorumuza cevabıda alamayınca ..tekrar sorma gereği hissettik...üstad Mihriban unutmuşmu dedim...üstad boynu büktü bir şey demedi...allah rahmet etsin...mührbanın sırrı kendisi ile gitti...
    değerli yazar;
    yazınız yine heryazı gibi çok güzel...kurşunkalem yazısı gibi, olmuş ...ama kurşun kelam olarak değdi yüreğimize....işte can yansada sevmekten vazgeçilmeyenler var..

    sizin ,sevenlerinizin ,sevdiklerinizin bayramı kutlu olsun...bundan sonraki oruçlar daha zor ...niyet edelim kıyamete kadar sevdamızı gönlümüzde tutmaya....saygı ve muhabbetlerimizle allaha emanet olun...

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Üç Nokta
    Siz nasıl yazıları bekliyorsanız, bende sizden gelecek yorumları bekler oldum. bu saatte vazife başında,iki seferdir yazdığım yorumların gitmemesi azizliğine uğrayıp tekrar yazıyorum. Kurşun kalem yazısı gibi derken, her söz umarım kalbinizi delip geçmiyordur. Hep söylediğim bir söz geldi aklıma "Sil diyorsun bana neyi, kimi? tahtada ki tebeşir yazısı değil ki sileyim..." Ne siliniyor, ne unutuluyor, dil unuttum dese de gözyaşları temizlese de yüreğe sormak lazım UNUTMAK KOLAY MI

    YanıtlaSil
  3. Yaza dönsün kışınız, bayramlar bayram olsun
    Dert görmesin başınız, bayramlar bayram olsun
    Otlar/dikenler dolsun Nemrut'ların çanına
    Kolay gelsin işiniz, bayramlar bayram olsun.

    07.12.2008

    Abdurrahim Karakoç

    YanıtlaSil
  4. yazılarınızda kendimizi bulduk...her söz kalbimize dokunuyor...çünkü herkes kendi mihribanını içine yaşıyor...sevilen varlığımızın ve yokluğumuzun tek hakimi olunca ne silinir nede unutulur...allah bazı kavuşmaları nasip etmesede sevenleri korurmuş...kıyamet günü birleştirirmiş...zaten o gözyaşları değilmi yüreğimizi alev alev yakan...

    YanıtlaSil
  5. Sevgili üç nokta
    Her ne kadar hiç tanışmasak da. bazen yazdıklarınızı birinin kalemine benzetiyorum. Bir efe vardı sadece yazılarından bildiğim Adnan benin ve hocanın Efesi, kalemi yazıları sizin gibiydi. Kaçardı hep yaz derdi sen yaz ama cevap vermezdi. Sizi tanımasam da şükür biliyorum cevap alacağım sizden.... ben hep gözyaslarının yürekte kalanları temizlediğini düşünmüştüm. Evet aslında gözyaşı asit gibi yakıyor yeri gelince yüreğimizi temizlerken. İşimiz kıyamete kaldı ise, beni cehennemde nerde bulacak...

    YanıtlaSil
  6. annenize bakmışsınız ne güzel,birde çocuk kalbiniz var...artık cennetede yabancı olmadan asla girmem dersiniz...

    YanıtlaSil
  7. Ben sizi nasıl bulacagım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yeni anladım..çok güldüm...

      Sil
    2. siz cennetde ,biz cehennemde (ihtimal çok yüksek), belkide arada bir yerde ...tabiki bulamazsınız...bir an öyle düşündüm...inş üzmemişimdir...

      Sil
  8. yazılarınız hariç , ben de kendimi bulamıyorum,...merak uyandırmak için kesinlikle yorum yazmamıştım...yanlış anlamalar oldu ise yorumlarda özür dilerim...öyle bir şey hissettiğinizde lütfen yorumları silin veya yayınlamayın...blog kişi mahremiyetinize güveniyorum...üye değilim...inş bir gün üye olabilirim...saygı ve muhabbetlerimizle...efendim...

    YanıtlaSil