14 Temmuz 2015 Salı

EY KOKUSUNU UNUTTUĞUM YABANCI

Eskiden yazarlarmış ya mektubuma başlamadan önce büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden diye….
Ne küçük bildi, ne büyük sezdi sana olan…
O nokta nokta neydi? Sevgimi, aşk mı, dostluk mu? “Dosttan öte sevgiliden az” demiştik ad koymaya çalışırken aramızdakine. İnsan nasıl böyle özler birini, kokusunu, gıdığını, tenini. Nasıl dua eder onun sağlığı, sıhhati, mutluluğu, huzuru için. Sesini bir kere duyduğun da ağlar mutluluktan, söyle bana bunun adı ne?
Kimse bilmemeli, kimse duymamalı, göğüs kafesimi yarıp içimde yaşattığımsın, istediğin kadar özgürsün ama sevgin öyle büyük ki sığmıyor, taşıyor, ancak yürekte hapis olmalı.
Çok sordular bana seni, ben kendime bile anlatamazken hissettiklerimi başkalarına nasıl derim seni?




Hep dedim sana “Annemin Kadir Gecesi duasısın sen, o yüzden karşıma çıktın, ağabey kardeş, dost, sevgili, her şeyimsin ama hiçbir şeyimsin. Senin ayağına gelen taş, benim başımı yarar. Senin üzüntün beni mateme sokar, sen hep gül, hep mutlu ol.


Delirdim hasretinden sığamadım evler değiştirdim
Diz çöküp tanrıdan seni dilendim
Ağlamak dediler de gözümde yaş mı kaldı güzelim
Ben sen diyerek tükendim
Yatsın yanıma sarılmasın dönsün uyusun
Bir gece kalsın benimle kırk yıl onun olsun




2 yorum:

  1. Denizin Ekin Türküsü; Sen ne güzel blogsun.Ekin abla ; sen ne güzel yazarsın.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim. O sizin güzel bakisiniz

    YanıtlaSil