Eskiden
yazarlarmış ya mektubuma başlamadan önce büyüklerin ellerinden, küçüklerin
gözlerinden diye….
Ne
küçük bildi, ne büyük sezdi sana olan…
O
nokta nokta neydi? Sevgimi, aşk mı, dostluk mu? “Dosttan öte sevgiliden az” demiştik
ad koymaya çalışırken aramızdakine. İnsan nasıl böyle özler birini, kokusunu, gıdığını, tenini. Nasıl dua eder onun sağlığı, sıhhati, mutluluğu, huzuru için.
Sesini bir kere duyduğun da ağlar mutluluktan, söyle bana bunun adı ne?
Kimse
bilmemeli, kimse duymamalı, göğüs kafesimi yarıp içimde yaşattığımsın,
istediğin kadar özgürsün ama sevgin öyle büyük ki sığmıyor, taşıyor, ancak yürekte
hapis olmalı.
Çok
sordular bana seni, ben kendime bile anlatamazken hissettiklerimi başkalarına
nasıl derim seni?
Hep
dedim sana “Annemin Kadir Gecesi duasısın sen, o yüzden karşıma çıktın, ağabey
kardeş, dost, sevgili, her şeyimsin ama hiçbir şeyimsin. Senin ayağına gelen
taş, benim başımı yarar. Senin üzüntün beni mateme sokar, sen hep gül, hep
mutlu ol.
Delirdim
hasretinden sığamadım evler değiştirdim
Diz çöküp tanrıdan seni dilendim
Ağlamak dediler de gözümde yaş mı kaldı güzelim
Ben sen diyerek tükendim
Yatsın yanıma sarılmasın dönsün uyusun
Bir gece kalsın benimle kırk yıl onun olsun
Diz çöküp tanrıdan seni dilendim
Ağlamak dediler de gözümde yaş mı kaldı güzelim
Ben sen diyerek tükendim
Yatsın yanıma sarılmasın dönsün uyusun
Bir gece kalsın benimle kırk yıl onun olsun
Denizin Ekin Türküsü; Sen ne güzel blogsun.Ekin abla ; sen ne güzel yazarsın.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. O sizin güzel bakisiniz
YanıtlaSil